17. Bölüm

14.3K 624 46
                                        

Gece Yıldırım

Gözlerimi yavaş yavaş araladım. Karşılaştığım ilk şey, beyaz bir tavandı. Gözlerim ağır ağır etrafta gezindi; yüzümde bir oksijen maskesi vardı. Gördüğüm kadarıyla bir hastane odasındaydım.
Ne olmuştu bana?
Neden buradaydım?

Hatırladığım tek şey, şirketin terasında olduğumdu. Sonra siyah giyinmiş bir adam tarafından vurulmuştum.
Sonrası karanlıktan ibaretti.
Kaç gündür buradaydım?

Bunları düşünürken içeriye bir doktor ve hemşire girdi. Doktor beni görünce gülümsedi.
"Sonunda uyandın," dedi ve yanıma gelip koluma bağlı serumu kontrol etti, ardından beni muayene etmeye başladı.

Elimi yüzümdeki maskeye götürüp çıkardım.
"Noldu bana?" diye sordum doktora.

Doktor gözlerini bana çevirdi.
"Vuruldun," dedi. "Vücudundan iki kurşun çıktı. Beş gündür uyuyorsun. Yaşaman bizim için bir mucize."

Beş gündür mü uyuyordum?

"Ayaz... o nerede?" dedim endişeyle.

Doktor eline mavi bir dosya aldı, gözlüğünü düzeltti ve hafifçe gülümsedi.
"Başından bir saniye bile ayrılmayan adamdan mı bahsediyorsun? Hastanenin kantinine giderken gördüm onu. Beş gündür can çekişiyor adeta, uyandığını görünce çok sevinecek." dedi.

Derin bir nefes aldım.
Ayaz'a bir şey olmamıştı.
Sanki bedenimdeki bütün ağırlık bir anda hafiflemişti.

Doktor bir şeyler anlatıyordu, ama söyledikleri kulağımda uğuldayan bir ses gibiydi; hiçbir şey anlamıyordum.
Tüm dikkatimi kapıda beliren o siluete verdim.

Gözlerim parladı.
Ayaz’dı...

Beni görünce o da gülümsedi, gözleri ışıl ışıldı.
Üstünde hâlâ o gün giydiği kıyafetler vardı — kan lekeleriyle kaplıydı.
Ve biliyordum... O kan benimdi.

Gözlerinin altı morarmıştı, yüzü çökmüştü.
Sanki günlerdir nefes almamış da şimdi, sadece beni görünce nefes alabilmişti.

Yavaş adımlarla yanıma geldi, hiç konuşmadan alnıma bir öpücük kondurdu.
Sonra elimi tuttu, avuçlarının titrediğini hissettim.
Sanki elimi kaybedecekmiş gibi sıkı sıkı tutuyordu.
Ben de gülümsedim ona.

Doktor birkaç şey daha söyledikten sonra,
"Gece Hanım kendini iyi hissederse bugün taburcu olabilir, geçmiş olsun," diyerek çıktı.

Hemşire de kolumdaki serum iğnesini çıkarıp,
"Geçmiş olsun," diyerek odadan ayrıldı.

Onlar çıkar çıkmaz Ayaz yanıma geldi, yaralarıma zarar vermemeye özen göstererek sıkıca sarıldı.
Ben de ona sımsıkı sarıldım.

Ayaz boynumdan öptü, ardından yanağıma sıcak bir öpücük kondurdu.
Sonra başını omzuma yaslayıp kısık bir sesle,
"Yanımda olmadığın her gün öldüm," dedi.

Kapı açıldığında bakışlarım oraya döndü. Aras, Aslı ve Turan içeri girdiler. Beni görünce gülümsediler ve teker teker bana sarıldılar. Ben de onlara karşılık verdim.

Ayrıldığımızda üçü karşıdaki koltuğa oturdu, Ayaz ise yanımda kaldı. Elimi sıkıca tutuyordu. "İyi hissediyor musun? Eve gidelim mi?" diye sordu. "Gidelim," dedim.

Sonrası hızlı gelişti. Üstümü değiştirdim, ardından hep birlikte arabaya bindik. Turan, işi olduğunu söyleyip yanımızdan ayrıldı.

Aslı arabada sürekli benimle konuşuyordu. Fakat dikkatimi çeken bir şey vardı; Aras ve Ayaz tek kelime etmiyordu. Ayaz, Aras'a göz ucuyla bile bakmıyordu. Aras ise üzgün bir ifadeyle Ayaz'a bakıyordu.

Sebebini eve gidince mutlaka soracaktım.

Eve geldiğimizde Ayaz, yürümem için bana yardım etti. Kurşun yaraları acıyordu. Biri kalbimin biraz sağına, diğeri ise karnımın sol tarafına isabet etmişti. İki yerde de sargılar vardı. Eve girdiğimizde gözlerim etrafı taradı. Salona baktığımda kaşlarımı çattım; bir kadın ve bir adam koltukta oturuyorlardı. Ayaz da onları görünce kaşlarını çatmıştı. Onları görünce kötü hissetmiştim. Aras ve Aslı ise onların yanına gittiler. Adam, Aras’ın başından öptü, kadın da Aras’a sarıldı. Aslı ise ikisine de sarıldı. Bunlar kimdi?

Ayaz, soğuk bir ses tonuyla adam ve kadına döndü, "Ne işiniz var bu evde sizin?" dedi ve onlara doğru yürüdü. Adamın tam karşısında durdu. Ben de Ayaz'ın yanına doğru ilerleyip durdum. Adamın gözleri bana döndü ve,
"Gelinimizin durumunu öğrenmek için geldik," dedi.

Gelini mi? Bu adam ve kadın, Ayaz'ın anne babası mıydı? Kadın küçümser bir bakışla bana baktı ve,
"Uğruna itibarını zedelediğin kadın bu mu?" dedi.

Ayaz, kolumdan tutup beni arkasına çekti, sanki beni onlardan korumak ister gibi.

Ayaz kadına döndü, "Bana bak Aylin Vural, onun hakkında doğru konuşun diye size kaç kere daha söylemem gerekiyor?" dedi. Şu ana kadar Ayaz’ı tanıdığım kadarıyla, nefret ettiği kişilerin adını ve soyadını söylerdi. Eğer adınızın yanında soyadınızı da söylerse, demek ki onun düşmanısınız demekti. Adam, Ayaz’ın yakasından tuttu, "Annenle doğru konuş!" dedi. Ayaz, yakasındaki elleri kavrayıp sertçe çekti. "Benim annem ve ya babam yok, Fırat Vural. Şimdi siktirin gidin evimden. Bir daha bu evin, bu kadının yanına bile yaklaşırsanız, sizi öldürürüm," dedi.

Aras hemen araya girdi, "Baba, Ayaz, bari burada yapmayın," dedi. Sanki buna alışıktı.

Ayaz nefretle Aras’a baktı, "Sen sus, Aras Vural," dedi. Aylin denen kadın ise Ayaz’ın üstüne yürüyerek, "Kardeşine mi düşman oldun şimdi?" dedi. Ayaz, elimi tutarak, "Ben kardeşime değil, sizin kuklanıza düşman oldum," diyip arkasını döndü. Ben de ona ayak uydurdum, beraber en üst kata çıktık. Bir şey demedim, Ayaz kendisi anlatırdı. Beni dikkatle yatağa yatırdı, kendisi de yanıma yattı. Dikkatle başını boynuma gömüp gözlerini kapattı ve bana sarıldı.

"Aras’ın anne ve babası, onlar benim değil. Benim annem ya da babam yok. Sen tek varsın," dedi. "Aras’la biraz karışık olaylar anlatacağım, hepsini ama şu an uyumaya ihtiyacım var. Biraz dinleneyim mi, sen de?" dedi. Kafasının üzerinden öpüp, saçlarıyla oynamaya başladım. Ayaz hemen uyumuştu zaten. Bende yavaş yavaş uykuya daldım.




Bu biraz çerezlik bir bölüm oldu ama bu kadar tek yazabildim affola. Bu arada sınır koyuyorum 5 oy 5 yorum gelmeden bölüm yok.

Diğer bölümde görüşürüzz.

Mafya'nın kiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin