14. Bölüm

17.3K 611 94
                                        

İlahi Bakış Açısı

Ayaz, işlerini bitirip odasından çıktığında gözleri hemen Gece'yi aradı. Belki bir köşede onu görürüm umuduyla etrafına bakındı, ama yoktu. Kaşlarını çatıp endişelendi. Nerede bu kız? diye geçirdi içinden. Şirkette dolaşmaya başladı, her yere göz gezdiriyordu ama Gece'den hâlâ iz yoktu.

Yanından geçen bir çalışana döndü ve soğuk bir ifadeyle, "Gece nerede?" diye sordu. Sözlerindeki kaygı, bakışlarına yansımamıştı; dışarıdan yine buz gibi görünüyordu. Kadın çalışan, onun bu sert duruşu karşısında ürperdi. Titrek bir sesle,

"Terasa çıkmıştı, Ayaz Bey," dedi.

Ayaz, cevap vermeden hızla terasa yöneldi. İçinde bastıramadığı bir özlem vardı; Gece'nin okyanus gibi parlayan gözlerini, güneş gibi ışıltılı saçlarını, o küçük gülüşlerini çok özlemişti. Eskisi gibi terslemiyordu da. Onu düşündükçe yüzünde farkında bile olmadan bir gülümseme belirdi.Ama terasa çıktığında hiç kimseyi göremedi.

Kaşlarını öfkeyle çatıp terasın arkalarına doğru ilerledi. Bir şeylerin yolunda olmadığını hissediyordu. Her adımda kalbindeki ağırlık daha da artıyordu sanki. Ve sonra... durdu. Nefesi göğsünde sıkıştı.

Yerde biri yatıyordu.
Bir kadın...
Kanlar içinde.

Ayaz'ın kalbi sanki yerinden söküldü o an. Ayakları onu istemsizce yere götürdü. Yanına diz çöktüğünde elleri kontrolsüzce titremeye başladı. İlk kez... hayatında ilk kez böylesine korkuyordu.

Titreyen parmaklarıyla kadının yüzüne dokundu.
Kanlar içindeki yüzü yavaşça kendine çevirdi.

Ve dünya Ayaz'ın başına yıkıldı.

Gece.

Onun nefesi, onun gülüşü, onun hayatı...
Şimdi kanlar içinde yerde yatıyordu.

Ayaz'ın gözleri doldu. Boğazına kocaman bir acı düğümlendi. Elini nazikçe Gece'nin yanağına koydu, sesi kırılmış bir çocuk gibi titriyordu:

"Gece... güzelim..."

Avuç içiyle yanağına hafif hafif dokundu, belki bir tepki alırım diye, belki uyanır diye...
Ama hiçbir şey olmadı.
O okyanus gibi parlayan gözler açılmıyordu.
O ılık, sıcacık gülümseme yoktu.

Ellerine yayılan sıcak kanı hissettiğinde içi parçalandı.
Dünyası karardı.
Ruhu parçalanıyordu, yüreği paramparça oluyordu.

Başını onun göğsüne yaslayıp, umutsuzca haykırdı:

"GECE!"

Sesi acıyla, korkuyla, çaresizlikle yankılandı İstanbul'un üzerine.
Ve o anda... Ayaz ilk defa kendini tamamen kaybetti.

Elini korkarak Gece'nin kalbine koydu.
Titreyen parmaklarının altında zayıf bir atış hissettiğinde derin bir nefes aldı, ama içini saran korku azalmadı.
Yaşıyordu.
Ama çok zayıftı.

Hiç düşünmeden kucağına aldı Gece'yi.
Kan, Ayaz'ın gömleğine, ellerine, ruhuna bulaştı sanki.
Koşarak terastan çıktı.
Her adımında içi daha da yanıyor, nefesi göğsünde sıkışıyordu.

Koridorlarda yankılanan ayak sesleri, fısıltılar, şaşkın bakışlar...
Hiçbiri umrunda değildi.
O sadece Gece'yi düşünüyordu.
Onun kapanan gözlerini, soluk tenini...

İlk defa bu kadar çaresizdi.
İlk defa, birinin yok olmasından bu kadar korkuyordu.
İçindeki acı öylesine büyüktü ki bedenine sığmıyor, taşacak gibi oluyordu.
Kalbi paramparça olmuştu.
Sanki her adımında biraz daha kırılıyordu.

Mafya'nın kiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin