11. Bölüm

20K 698 204
                                        

Ayaz'ın benim için tuttuğu evdeydim... Buradaki ikinci haftamdı. Yeni bir sayfa açmıştım kendime. Ne Ayaz vardı hayatımda, ne de babam. Yepyeni, tertemiz bir hayat. Sessiz, sade, güvenli. Şimdilik çalışmama da gerek yoktu çünkü Ayaz, her hafta başı kapımın altından, aynı saatte bir zarf gönderiyordu. İçinde yüksek miktarda bir para. Her ne kadar istemesem de geri çevirememiştim. Zarf geliyordu ama Ayaz asla görünmüyordu. Ne bir ses, ne bir iz...

Zaman geçtikçe bu düzene alışmaya başladım. Evin her köşesi bana ait, hayat bana ait. Ama içimde tarif edemediğim bir boşluk vardı. Büyük bir eksiklik... Ne olduğunu bilmiyordum, adını koyamıyordum. Ama içimi yakıyordu. Acıtıyordu. Sanki her şey tamdı ama ben eksiktim.

Kahvaltım, dizi, sıradan bir sabah... Derken camın önünde duran siyah araçlar dikkatimi çekti. Ayaz'ın arabası değildi, plakasından tanıyamamıştım. İçimde bir huzursuzluk yükselmeye başlamıştı ki... cam aniden patladı. Kurşun sesiyle irkildim. Çığlık attım ama hemen toparlanmaya çalıştım. Telefonu kaptığım gibi yatak odasına koştum. Halıyı kaldırdım, Ayaz'ın bir gün lazım olur diyerek yaptırdığı gizli bölmeyi açtım.

Ayak sesleri yaklaşıyordu. Kalbim deli gibi atıyordu. Nefesim düzensiz, ellerim titriyordu. Kapağı kapatıp kilitledim, karanlıkta yere oturdum. Parmaklarım zorla telefonun ekranını açtı. Rehberde tek bir isim vardı... Ayaz. Tek tuşla aradım. Hemen açtı, sesi endişeliydi:

"Gece, bir şey mi oldu?"

Sesim titriyordu, gözyaşlarım yanağımdan süzülüyordu:
"Y-yardım et... Silahlı adamlar var... Eve girdi... Çok k-korkuyorum..."

Ayaz'ın sesi aniden kararlı ve panik dolu hale geldi:
"Tamam güzelim, sakin ol. Gizli odaya gir, 1 dakikaya oradayım."

Telefon kapanmadan önceki son cümlesiydi bu. Kalbim boğazımdaydı. Dışarıdan ayak sesleri duyuluyordu. Giderek yaklaşıyorlardı...

Kalbim sanki göğsümden çıkacak gibiydi. Silah sesleriyle birlikte o daracık yerde nefes almak bile zorlaştı. Ellerimi kulaklarıma kapattım ama nafile... Her patlama içimde yankılandı. Gözyaşlarım durmadan akıyordu, titriyordum. Derken... korktuğum şey oldu.

Bir kurşun gizli odanın kapağına isabet etti. Çığlık attım. Sonra kapağın açıldığını gördüm ve yabancı, karanlık bir yüz aniden karşıma çıktı. Tepki bile veremeden kolumdan yakaladı, sertçe dışarı sürükledi. Dizlerim yere takıldı ama o durmadı. Kendimi bir anda dışarıda buldum... ve manzara...

Yerde yatan cesetler, kan gölleri... Ayaz tam karşımdaydı, nefes nefeseydi, ama dimdik ayaktaydı. Elindeki silah sarsılmıyordu. Sadece gözleri doluydu, bana kenetlenmişti.

Arkamdaki adam kafama silah dayadı, başıma bastırarak beni öne eğdi. Acıyla inledim. Ayaz'ın yüz ifadesi bir anda değişti. Göz bebekleri büyüdü, çenesi kilitlendi. Dişlerini sıkarak kükredi:

"Bırak onu orospu çocuğu! Derdin benimle, onunla değil!"

Silahını arkamdaki adama doğrultmuştu. Nefesimi tuttum. İkisi de birbirine kilitlenmişti

Kelimeler havada asılı kaldı bir anlığına. Adamın sesi, kahkahası, ardından söylediği o alaycı sözler... hepsi kulağımda çınlıyordu:

"Koskoca Ayaz Vural... bir kadın için bu halde, gör de inanma."

Ayaz'ın çevresi dolmuştu, silahlar üzerine doğrultulmuştu ama gözlerini benden ayırmamıştı. Yine de sesindeki o kararlılık, korkusuzluk hâlâ oradaydı.

"Son kez diyorum, bırak onu."

Adam ise tehditkâr bir tebessümle karşılık verdi:

"Silahı bırak, teslim ol. Ancak o zaman bırakırım kadını."

Mafya'nın kiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin