8. Bölüm

23K 684 296
                                        

Bu adamı cidden… ama cidden öldürebilirdim.
Resmen beni eve haps etmişti. Şirkete bile gidemiyordum artık. Ona kalsa… odaya kilitleyecekti. Allah’tan henüz o noktaya gelmemişti, bak buna bile şükür eder hale gelmiştim.

Koltukta oturuyordum, gözlerim televizyonda, ama aklım… hiçbir yerde. Sadece bakıyordum, izlemiyordum. Çünkü yapacak hiçbir şeyim yoktu. Sıfır özgürlük.

Aslı, Aras’la gezmeye çıkmıştı. Onlar dışarıda nefes alırken ben dört duvar arasında Ayaz’ın nefret kokan kurallarıyla yaşıyordum.
Ayaz ise eve gelip gidiyor, benim kaçmamam için evin etrafına yüzlerce koruma yerleştiriyordu. Üstelik eve kamera taktırmıştı.
Kamera!
Beni gözetliyordu. Her anımı, her nefesimi…

Psikopat.
Yemin ederim bu adam tam anlamıyla bir psikopat.

Dayanamayıp ayağa kalktım.
Sinirim vücuduma sığmıyordu, odada volta atmaya başladım.
Derken… artık içimdeki öfke dayanamadı, ağzımdan döküldü:

"Allah’ın belası! Geber inşallah!"

Bağırarak söyledim. Ayaz’a.
Evet, o yoktu belki ama biliyordum.
Bir şekilde duyacaktı.
Ve bu lanetli hapishaneden kurtulmak için, onun son nefesini duymaya razıydım.

Birkaç dakika sonra kapı açıldı. İçeri giren koruma sessizdi, ama elinde tuttuğu telefonun titrediğini görebiliyordum. Bakmadan alıp kulağıma götürdüm. İçimde kötü bir his vardı.
Ve haklıydım. Ayaz’dı.

"Sen niye bana bela okuyorsun?" dedi, sesi karanlık bir tonda, sakin ama tehditkârdı.

Kaşlarımı çattım. Artık susamazdım. Susmak beni hasta ediyordu.
"Sanane? Sana mı hesap vereceğim ben?! Kimseye açıklama yapmam, hele sana asla! İstediğim kişiye bela da okurum, dua da ederim. Hakkımda bu kadar kontrol sahibi olduğunu falan mı sanıyorsun?! Beni buraya hapsettin, telefonumu aldın, kimseyle görüştürmüyorsun! Resmen tutsak ettin beni bu evde! Psikopatsın sen! Dışarı çıkmamı yasaklıyorsun, özgürlüğümü alıyorsun! Ne hakla?! Kim verdi sana bu yetkiyi ha?! Babam mısın? Kocam mısın? Neyimsin sen benim?! Sen kim olduğunu ne sanıyorsun! Ben artık dayanamıyorum! Bu evde yalnızım! Koca bir evde tek başımayım, hiçbir yere çıkamıyorum, kimseyle konuşamıyorum! Bu işkence değil de ne?! Canım sıkılıyor, hayatım söndü lan! İnsan değilim sanki senin gözünde! Bir robot gibiyim! Senin beni tanıdığın güne lanet ediyorum Ayaz. O şirkete adım attığım güne lanet ediyorum. Keşke seni hiç tanımasaydım, keşke o kapıdan geçmeseydim. Her şey daha kolay olurdu. Ben böyle hissetmezdim. Böyle tutsak gibi hissetmezdim! Senin gibi duygusuz, ruhsuz, hastalıklı bir adamla aynı cümlede bile anılmak istemiyorum. GERİZEKALI! APTAL! MAL! PSİKOPAT! EŞEK! KÖPEK! ÖKÜZ! DUYGUSUZ! ŞEREFSİZ!"

Derin bir sessizlik oldu. Kalbim deli gibi atıyordu. Gözlerim dolmuştu ama ağlamamıştım.
Sonra...
Ayaz güldü.
Soğuk, alaycı ve umursamaz bir kahkahaydı bu.

"Yavrum," dedi o tanıdık ses tonuyla,
"Bahçeye çıkabilirsin. Koskoca yer. Biraz hava al, iyi gelir. Ayrıca…" durdu, sesi daha da buz gibi oldu,
"Sen o şirkete adım atmasaydın bile, ben seni yine bulurdum."

Kan beynime sıçradı. Sesimi sonuna kadar yükselttim.
"GEBER İNŞALLAH! KÖPEK! ADİ! ŞEREFSİZ!" Tüm gücümle telefonu kapattım. Korumanın eline uzattım.

***

Birkaç saat sonra Ayaz gelmişti, ardından Aras ve Aslı da masada yemek yiyorlardı. Ben ise yemek yemiyordum. Ayaz ve Aras arasında şifreli bir konuşma geçiyordu, ne konuştuklarını anlayamıyordum. Aslı, bana bakarak gülümsedi ve "Gece yarın gezmeye gidelim mi?" dedi. Gülümsedim, "Tabii ki gidelim," dedim. Ancak Ayaz'ın bakışları birdenbire bana döndü. "Gece hiçbir yere gitmiyorsun," dedi, ciddi bir şekilde. "Yarın evde olacağım, seninde yanımda olmanı istiyorum."

Mafya'nın kiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin