"Burası... benim evim değil," diye fısıldadım, sesim titrek ve zayıftı. Massimo hafifçe başını bana yaklaştırdı, gözlerini yüzüme sabitleyerek beni inceledi.
"İtalya'ya gidene kadar burası senin evin," dedi, sesi yumuşaktı ama arkasında sert bir kes...
Satırlar da yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz
lütfen satırlar da yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın
Sınır 90 yıldız 100 yorum
‼️Sizden ricam lütfen sırf sınırı doldurmak için saçma sapan emojiler atmayın veya saçma sapan harfler göndermeyin lütfen ‼️
*****
"11 BÖLÜM"
ASIL OYUN
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
YAZAR
Ela, arabadan indiğinde Massimo direksiyonun başında kaldı. Camdan onu izledi ifadesi donuktu. Ne öfke vardı yüzünde, ne de şüphe. Gözlerinde yalnızca kendinden emin, neredeyse alaycı bir rahatlık parlıyordu. Motoru kapatmadı. Sigara yakmadı. Müzik bile açmadı. Sadece bekledi.
Çünkü biliyordu.
Ela'nın yüzündeki o ince hüzün, mezarlığın ardından sessizliğe sığınan hali... Hepsi ona doğal görünmüştü. Yas tutan bir kadın gibi davranıyordu Ela. Ve Massimo bununla yetinmişti. Onu gözlemleme şekli, bir gardiyanın mahkûmu izlemesi gibiydi: Kaçsa bile, döner. Ya da bulunduğu yerden çok uzağa gidemez.
Ela'nın onun için ne anlama geldiğini kendine bile tam olarak itiraf etmiyordu. Takıntı mıydı, sevgi mi... yoksa sadece sahip olma arzusu mu? Bilmiyordu. Belki de hepsi birden. Ama bildiği tek şey vardı: Ela onun için seçilmişti. Bir kadere benzer şekilde, onu gördüğü anda karar vermişti. Ve Massimo bir şeye karar verirse, geri adım atmazdı.
Dakikalar geçti.
Kaldırımda yürüyen birkaç kişi geçti önünden. Radyodan gelen cızırtılı bir anons vardı ama Massimo duymadı bile. Düşünceleri hâlâ içerideki kadında, Ela'daydı.
"On dakika," diye tekrarladı. Bakışları saate kaydı.
O dakikaların içinde bile hâkimiyetin kendisinde olduğunu düşünüyordu. Çünkü Massimo, Ela'nın ne yaparsa yapsın gölgesini geçemeyeceğini düşünüyordu. Ela'nın kararlı bakışlarını, sessizliğini fark etmemişti belki. Ama onun içinde filizlenen kaçış umudunu küçümsemişti.
Ela'nın asla tam olarak gitmeyeceğine, gidemeyeceğine inanıyordu.
Ama bazen en büyük hata, birini yeterince dikkatli izlediğini sanmaktır.
Ela arabaya yaklaştığında, Massimo'nun başı hafifçe sağa döndü. Bakışları onun adımlarında gezindi. Elinde tuttuğu çanta küçüktü ama fazlasıyla doluydu. Bu, dikkatli bir adamın gözünden kaçmazdı. Ama Massimo, o an bir tepki vermedi. Göz kapakları yarıya kadar inikti, parmakları direksiyonda ritim tutuyordu. Öyle sakin, öyle durgun görünüyordu ki...