Bölüm 26: Tek Kelimelik Düşünce

3.9K 278 143
                                        

"Düşünmeye gerek yok, iyiyide biliyoruz kötüyüde. Çok fazla bakmaya gerek yok, dostlarıda görüyoruz kahpeleri de..."

Bir kaç gün sonra...

"Abi! Onu da ağzıma sokarsan vallahi kusarım!"

Tuğran abim zorla bana yemek yedirmeye Aslında çalışmaları başarıyla devam ediyordu ama büyük bir sorun vardı: Doymuştum. Yemek yememde bir sıkıntım yoktu. İştahım vardı ama sanırım Tuğran abimin anlama kapasitesi olmadığı için bunu anlayamıyordu. Doymuştum diyordum anlamıyordu. Daha fazla yiyebilecek yerim yoktu ve gerçekten kusabilirdim. Eğer kusarsamda onunla paylaştığımız anılarda böyle bir şey olmasını istemezdim.

"Senin o abi diyen diline kurban olurum fıstığım!"

Evet, ona sesli olarakta abi diyordum. Hatta sadece ona değil, Tuğkan ve Yaman'a da abi diyordum. Bunlar benim için çok ani gelişmişti. Hastaneden eve geldiğimiz gün Tuğran abim ona 'abi' dediğimi hatırlayıp hatırlamadığımı sormuştu. Ben evet cevabını verdiğimde beni yeniden abi demem için zorlamıştı ve bende abi demiştim. Daha sonra bana eğer ona abi dışında başka bir ifade ile seslenirsem kesinlikle benimle konuşmayacağını sert bir dille ifade etmişti.

Tuğran abimle olan bu konuşmayı Tuğkan abimde duymuştu. İçeri dalıp Tuğran'a abi deyipte ona demezsem kıyameti kopacağını söylemişti. Daha sonra ise artık nasıl oluyorsa Yaman abim içeri girip bana diğerlerinden ne eksiği olduğun sormuştu. Eğer ona da abi demezsem bu evi herkesin başına yıkıp beni de alıp yurt dışına kaçacağını söylemişti. Abartısız buna beş dakika aralıksız güldüğümde bana 'gülerek' ciddi olduğunu söylemişti ama ona abi diye seslenmemi istemişti.

Benim için onlara abi demekte hiçbir sorun yoktu. Geldim geleli biri bile bana ne kötü söz etmişti ne de hareketlerde bulunmuşlardı. Beni kıracak ya da üzecek şeyler yapmaktan çekinmişlerdi. Yapamasamda ben de onlara aynı şeyi yapmaya çalışmıştım. Belli etmeselerde beni sürekli her şeyden korumaya çalışıyorlardı. Hem maddi olarak hemde manevi olarak hiçbir desteklerini eksik hissettirmiyorlardı. En önemlisi ise bir aile gibi davranıyorlardı. Yıllardır aradığım o sıcaklığı onlarda bulmuştum ben. Benim yanımdayken surat asmamaya dikkat ediyorlardı. Sırf ben eğleneyim diye beni sürekli güldürmeye çalışıyorlardı.

En önemlisi ise sanki bende yıllardır onlarlaymışım gibi davranıyorlardı.

Mutlu oluyordum buna. Beni bu kadar çabuk benimsemeleri beni mutlu ediyordu. İlk başta bir şeye alışmak zorundayım derdim hep. Alışkanlıkları sevmek zorunda değiliz derdim ama şimdi öyle değildi. Onlara alışmak beni en çok mutlu eden şeydi. Onlara alışmıştım ve bu benim kendi isteğimleydi. Mutluydum. Daim olması için her şeyimi verirdim.

Utanarak başımı yana çevirdim. Tuğran abim buna gülerken uzanıp yanağımı sulu bir şekilde öptü. Yüzümü buruşturup yanağımı silerken "Üzerimi salya ettiğinin farkında mısın?" diye sordum gülerek.

Tuğran abim buna daha çok gülerken "İyice Arslan'a benzedin sen, hep onun gibi konuşmalar..." dedi. Sonra elindeki çorba kasesini masaya bıraktı ve arkama geçip açılmaya başlamış olan örgülerimi çözmeye başladı. Sanırım yeniden örecekti.

Bakışlarım merdivene kaydı. Bora ve Tuğkan abim geliyordu. Onlar gelene kadar sessiz sedasız onlara bakarken Tuğran abim saçlarımı örmeyi bitirmişti. Tuğkan abim sessizce bir yere geçerken Bora abim bana doğru ilerledi. Yorgun duruyordu çünkü Tuğkan abim artık nasıl oluyorsa bibere alerjisi olduğunu unutup dün katır kutur biber yemişti ve tüm gece Bora abim onunla ilgilenmişti.

GÜNCE | Gerçek Ailem (YKS SONRASI DEVAM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin