Hamile olduğunu öğrenebileceği en kötü şekilde öğrenmişti. Üşüttüm diyip acilde kan testi vermiş sonra Barış'a da kendine de hayatının şokunu yaşatmıştı.
"Dahiliye doktorunuzla bir görüşün, genel olarak bize sağlık durumunuz hakkında bilgilendirme yapacak." Barış'ın onu apar topar getirdiği özel kadın doğum polikliniğindeki doktor konstültasyon kağıdını uzattı kadına. Eylül kağıdı aldı.
"Zaten aldıracağız." Diye araya girdi Barış. Konuşmamışlardı, bir şey kararlaştırmamışlardı ama başka ne yapacaklardi sanki? O belki 1 ay sonra Türkiye'de bile olmayacaktı. Ee, o zaman? "O yüzden geldik buraya."
Doktor Devrim Hanım, kemik gözlüklerıinin üzerinden Barış'a dikti gözlerini. Dudakları sinirden ince bir çizgi haline gelmiş, belli ki bir şeyler söylememek için zor tutuyordu kendini. "Yine de bu kağıda," Kağıdı tekrar Eylül'ün elinden nazikçe alıp adamın burnunun üzerine tuttu. Alt kısımdaki boşluğu gösterdi. "Hastanın sistemik durumu kürtaja uygundur veya kürtaj yapılacak hastaya bu bu ilaç tedavisi yapılmalıdır diye cevap yazılması gerekiyor." Barış burnunun ucundaki kağıttan rahatsız olup geri çekildi. "Anlayabiliyor musunuz?" Adamı bir güzel azarladıktan sonra Eylül'e döndü tekrar. "Doktorunla görüşüp kararını verdikten sonra istediğin zaman gelebilirsin."
Klinikten çıkıp arabaya binerlerken ikisi de ölüm sessizliğindeydi. Eylül, ağlamamak için kendini zor tutuyor, Barış'ın ondan daha da uzaklaşacağını bilerek üzülüyordu. Ama napabilirdi ki? Napabilirdi?
"Yarın gideriz Yılmaz Abiye neyi dolduracaksa doldurur. Sonra aldırırsın, kurtuluruz." Sesini çıkarmadı Eylül. Kulaklarını kapatmak hiçbir şey duymak istemiyordu. "Şeker hastası olan kürtaj yaptıramıyor mu, anlamadım? Zırvalayıp durdu. Nereden bulduysan bu kadını?" İstanbuldaki özel klinikleri araştırıp özellikle kadın olanı kendi seçmişti. Ya hatırlamıyordu ya da farklı davranmak işine geliyordu. "Eylül sana diyorum."
"Barış, üstüme gelme lütfen." Dedi kız başını ovarken.
"Ne üstüne gelmemesi? Yapacaklarımızı söylüyorum işte." Kırmızıda durup kadina baktı. "Doğurmayı düşünmüyorsun herhalde, dimi?" Derin nefesler aldı Eylül. Ne dese kavga edecekti adam şimdi. "Neye güvenerek doğurmak istiyorsun tam olarak, ha? Bana mı güveniyorsun? Bir ilişkimiz bile yok. Sürekli bunu hatırlatıyorum. Biz sevgili değiliz. Sikişiyoruz o kadar." Duyduğu argoyla elektrik çarpmış gibi irkildi kız. Barış da pişmanlıkla dudaklarıni bastırdı. "Bak, olmaz. Zaten senin bir sürü hastalığın var. Sana zarar en başta. Onu geçtim evlilik dışı çocuk neyin nesi? Napıcaz yani?"
"Bir sürü insan evlilik dışı çocuk yapıyor." Dedi Eylül ince sesiyle.
"Ben o çocuğa babalık yapmam." Barış'ın yükselen sesi ikisini de gerdi. "Lan 24 yasindayim daha ne babasi? Aldiriyoruz kurtuluyoruz. Bitti. Bu konu bi daha açılmayacak."
Eylül'üm evine vardılar. Kız arabadan inip evine yönelirken Barış'ın arkasından gelmesini de beklemiyordu. O kadar bağırıp çağırıp kalp kırıp bir de peşine takılıyordu kızın.
"Yemek yiyelim ilaçlarını iç." Barış, arabadakinin aksine yumuşak ve uzlaşmacı bir dille konuşmaya çalıştı.
Bağırmak işe yaramadı huyuma gidecek şimdi, diye düşündü kız.
"İçmicem," dedi Eylül. "Belki bebeğe zarar verir. Zaten Devrim Hanım da değişmesi lazım dedi."
Barış derin nefes verdi. Eliyle yüzünü sıvazladı, sakinleşmeye çalıştı. "Eylül... Mantıklı ol. Ya sen bu halinle nereye doğuruyorsun?" Eliyle ilaç poşetini salladı. "Bir tane çikolata yesen kazayla 10 gün hastanedesin? Ne çocuğu ne doğurması?"
"Barış..."
"Ayrıca napıcaksın? Tek başına mı büyüteceksin? Ben sana istemiyorum diyorum. Bu ikimizin alması gereken bi karar." Barış panikten delirecek gibi hissediyordu.
Ne aciklama yapacaktı? Bu sezon sonunda kendisinin Avrupa'ya yollamaya çalışan menajerine, kulübe, taraftarlara, Simay'a ve Simay ile arasını düzeltmesini bekleyen ailesine? Ne diyecekti?
"Zorunda değilsin," dedi kız birden. "İstersen şimdi kapıdan çekip gidersin. Bir daha da yüzümü görmezsin." Ayakta kendisine bağıran adama yaklaştı. Gözleri, yüzünde değil gömleğinin yakalarındaydı. "İstersen bizimle kalırsın. Sen bilirsin."
