"Bir kurşun girdi bedenime, sonra söz verdim kendime. Bedenin kanasada ruhun kanamasın. Sen ağlayabilirsin ama gözyaşların düştüğü yeri yaksın."
Şarkı: Saint Avangeline - Black Lamb
★
Yazardan, saatler sonra...
Öfkeliydi Devran. Hemde çok öfkeliydi. Hâlâ aklı almıyordu böyle şeye. Kim onun kızını vurmaya cesaret edebilirdi ki? Kim onun yavrusuna kıymaya çalışabilirdi ki? Hiç mi korkmuyordu o kişi Devran'ın yavrusuna zarar verirken? Devran'ın onu bulacağından hiç mi korkmuyordu?
Devran hırsla elindeki telefonu masaya fırlatırken "Tamer!" diye bağırdı ama sesi öyle bir kuvvetliydi ki 'bağırmak' bunun yanında az bile kalırdı. "Bana o siktiğimin piçini bulun! Kemiklerini kıracağım o orospu çocuğunun! Doğduğuna pişman edeceğim!"
Devran'ın koruması olan Tamer kamera kayıtlarını inceliyordu. Yalnız değildi Tamer. Tuğkan'da yanındaydı ve saatlerdir keskin nişancıyı arıyorlardı. Adamın gelişi veyahut kaçışı vardı kayıtlarda ama yüzü yoktu işte. Ayrıca belli bir yerden sonra da hiç gözükmüyordu bile. Adam resmen sırra kadem basmıştı.
Devran hırsla olduğu yerde durayıp bir sağa bir sola giderken eli telefonuna uzanıp karısını aradı. Kızı saatlerdir ameliyatta canıyla cebelleşiyordu ve Devran kızı uyanmadan o şerefsizi bulmak istiyordu. O adama yapacaklarının haddi hesabı yoktu.
"Alo?" Elzem'in ağlamaktan kısılmış sesini duyan Devran "Bir haber var mı?" diye sordu her yarım saatte olduğu gibi. Elzem bir süre sessiz kalırken "Yok." diye fısıldadı ama Devran duymuştu. "Çıkmadı hâlâ."
Devran gözlerini sımsıkı yumarken pert olmuş telefonu kapattı. Bu sefer cebine koyarken içeri oğlu Bora ve Asil girdi. Babaları Devran gibi sinirlilerdi. İkiside o keskin nişancının Bedirhan Çetin'in adamı olduğunu biliyordu ama yine keskin nişancıyı özel olarak bulmak istiyorlardı. Bora'nın keskin nişancının silahı tutan eliyle ilgili müthiş planları vardı ve uygulamak için sabırsızlanıyordu. Aynı şey Asil içinde geçerliydi. O silahı alıp nişancının münasip yerlerine sokmak istiyordu.
"Bedirhan Çetin'in yerini tespit ettik." dedi Bora elindeki laptopu masaya koyup deri koltuğa otururken. "Artık nasıl korktuysa uçakla kaçmaya çalışırken telefonundan sinyal vermiş kısa bir an. Daha sonra ise hiç yer değiştirme zahmetinde girmeden o sinyalle aynı yerde bulunmuş belli bir süre."
Devran alınan sinyalin konumuna baktı. Havalimanındaydı ve sadece iki saniyelik kadar bir sinyal gözüküyordu. Asil diğer tarafa oturdu. Dirseklerini dizlerine yaslarken "Çoktan uçağa binmiş ama gideceği yer Kıbrıs, Kıbrıs bileti almış. Yaman ve Tuğran adamlarımızla birlikte Bedirhan Çetin'den önce oraya varıp ona güzel bir karşılama hazırlayacaklar." dedi sert bir ifadeyle.
Devran duyduklarıyla tatmin olmuştu ama bunu gizledi. Kızı orada can çekişirken gülümsemeyi kendine haram kılmıştı. Aynı şey sadece onun için geçerli değildi. Tüm aile için öyleydi. Alp, Arslan, Ateş ve anneleri ağlamaktan bitap düşmüştü, canlarından can gidiyordu. Tuğkan kardeşini vuran keskin nişancıyı bulmak için saatlerce masa başında oturup adamı kameralarla, sinyallerle arıyordu. Gözünden bir damla yaş düşse dağılacağını biliyordu ve kardeşine ihanet etmemek için saatlerdir kılını bile kıpırdatmıyordu. Yaman ve Tuğran, Bedirhan Çetin'in nereye gideceğini öğrendikleri an şirkete ait özel uçağa binip Kıbrıs'a yola koyulmuşlardı. Ona güzel bir karşılama sunacaklardı ve bu karşılama Bedirhan Çetin için biraz fazla acılı bir karşılama olacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNCE | Gerçek Ailem (YKS SONRASI DEVAM)
General FictionGerçek Ailem. "Kalbi atmaz ama nefeste almaz, Gözlerini açmaz ama yüreği de susmaz, Ruhu hiç kanamaz ama ağlamayı da bırakmaz, Başını çevirip onlara bakar ama gerçek ailesinden haberi olmaz..." Ben Günce Kara, bir kere bile gülemeyen ama kendi derd...