6

6.1K 269 60
                                    

yine

Hope

ama

çok tatlı jdjdjdksksk

------

Michael, sızlayan kemiklerinin ağrısına uyandığında saat sabahın 5'iydi. Kaşına giren müthiş sızlama ile mimik yapamayacağını anladığında siyah nevresimli geniş yatağında doğruldu, şişmiş çıplak ayaklarını yere sarkıttı.

"Sikeyim böyle hayatın ızdırabını," diye mırıldandı ve elini şişmiş kaşına götürdü. Kurumuş kanla karışık iltihap sıvısı eline gelince bir küfür mırıldandı. "Orospu çocuğu,"

Ashton, Calum'u dövdükten sonra Michael'in üzerine atlamış, yüzü küçük kan gölü olana kadar da vurmayı bırakmamıştı. Yumrukların bir kaçı Michael'in yeni deldirdiği kaşında ki piercinge gelmişti ve Michael'in gözlerinden yaşlar akmıştı. Zaten piercingine hijyenik bakamadığı için iltihaplanmış, mikrop kapmıştı. Ashton'un kuvvetli bileklerinden gelen yumruklarda bayağı canını yakmıştı. Hatta bir an demirin kaşına gömülceğini düşünmüş, sonra da eti koptu sanmıştı.

Ayak bileklerini oynattı ve çıtlattı. "Sikeyim," dedikten sonra yataktan kalktı ve sendeleyerek aynaya doğru yürüdü. "Ashton ağzıma sıçmış."

Dudağı patlamış, elmacık kemiklerinde çürükler vardı ve piercingli kaşı gerçekten kötü durumdaydı. Aynaya yaklaştı ve sarı sarı köpüklü kaşına baktı. Harika diye geçirdi içinden.

Üstelik ağzının içinde de bir sürü kesik vardı.

Derin bir nefes aldı ve penceresinin önünde ki koltuğuna oturdu. Göbeğini kaşırken tıkırtı denilebilcek desibelde sesler duydu. Daima kapalı duran penceresinde ki siyah panjurlardan geldiğinden emin olduktan sonra sendeleyerek ve küfrederek kapısına yürüdü ve kiliti açtıktan sonra kapıyı araladı.

Kafasını çıkardı ve koridora bakındı. Hope'un kapısı kapalıydı. Koridora yarı çıplak bir şekilde çıktı ve üst kata çıkan merdivenin önünde durup hafifçe yukarıya baktı. Sahiden sabah seksi yapmıyorsunuzdur umarım, bu çok demode diye düşünerek babasının ve Daisy'nin kapısına odaklandı. Duyabildiği tek şey babasının horlamasıydı..

Bu sefer sendelemesi azalmış bir şekilde aşağı kata inen merdivenlere yöneldi ve ilk basamağa oturdu. Merdiven sarmal bir şekilde indiğinden dolayı merdiven boşluğundan hemen karşı tarafta ki mutfağın yanan lambasını görebiliyordu. Acaba sabahın bu saatinde yemek yiyen sincap kim, diye düşündükten sonra ayağa kalktı ve ahşap parkelerde çıplak ayakları ile pek ses çıkarmamaya özen göstererek inmeye başladı.

Yıllar sonra ilk defa bu saatte bu merdivenlerden bu kadar ayık bir şekilde inmesine şaşırdı. Gerçekten de en son ne zaman ayıkken merdivenleri kullandığını bile hatırlamıyordu. Normal olarak sarhoşken de nasıl kullandığını hatırlamıyordu.

Mutfak kapısını hafif araladığında sarı ampül gözlerini acıtsa da bir süre sadece tişörtü ile tezgahın önünde dans eden Hope'a baktı.

Güldü.

Siyah bir külot ve tam poposunda ellerini kaldırmış çalar saat figürü vardı. Figür eli ile yukarısında ki yazıyı gösteriyordu, 'No Time'.

Michael bu sefer kıkırdadı ve kollarını bağdaş yaptı.

Aptal kız, diye içinden geçirdi ve Hope'u izlemeye devam etti. Kulağında kulaklık vardı ve o tezgaha ekmek ve aptal çikolata kutusu koymuş, bu saatte yemek yiyordu. Ayrıca gerçekten yemeliydi, çok zayıftı.

brother || m.cHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin