Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
...
Bangkok, Tayland.
Otel odamızın yere kadar uzanan cam penceresinden dışarı baktığımda binalara asılmış gökkuşağı bayraklarına bakıp gülümsedim. Pride kutlamaları başlamıştı ve yürüyüşe katılıp özgürlüğü dibine kadar yaşamak için sabırsızlanıyordum. Daha doğrusu onunla el ele tutuşup, garip gözlerin olmayacağı bugün için sabırsızlanıyordum.
Heyecanla dudaklarımı ısırıp arkamı döndüm ve yatakta yüzüstü uzanmış fosur fosur uyuyan Taehyung'a baktım. Gerçekten iş adamı olduğu zamanların acısını çıkartırcasına öğlene kadar yatıyordu.
"Taehyung~" Parmak uçlarıma basarak yatağa doğru yürüdüm ve yanına uzanıp saçlarını karıştırdım. "Uyanmaya ne dersin?"
Yanağına ufak bir öpücük kondururken göz kapakları bir kez daha kıpırdadı. Ardından, uykunun içinden usulca çekilirken kaşlarını hafifçe çattı. Gözlerini tam açmadan önce başını yastığa daha da gömdü, mırıldanır gibi bir ses çıkardı. Boğuk, anlaşılmaz ama tanıdık.
"Beş dakika daha..."
Sesi hâlâ uykuluydu. Yavaşça saçlarını geriye doğru ittirdim, alnına dökülen birkaç teli kulak arkasına gizledim. Göz kapaklarının altındaki ince damarlar, yeni uyanan bir insanın kırılganlığını taşıyordu. Onu böyle severek uyandırmak hep istediğim ama yapamadığım şeylerin başındaydı.
Dürterek, "Bay Kim, uyanın," demek yerine öperek, "Taehyung, uyan," demenin arasındaki farkı en iyi ben bilirdim.
"Hadi kal artık..." dedim usulca, "Bugün gökkuşağının altında yürüyeceğiz. El ele."
Bu cümle onu olduğundan daha hızlı ayılttı. Gözlerini yavaşça açtı. Kahverengi gözleri bir an bulanık baktı, sonra bana odaklandı. Hafifçe gözlerini kırptı, ardından başını yana çevirip yastığın içine bir kez daha gömüldü. Ama bu sefer uykudan değil, nazdan.
"Saat kaç?" dedi, sesi biraz daha netti.
"Öğlene yaklaşıyor." dedim, yatağın kenarına doğru kayıp otururken. Perdelerin arasından süzülen ışık, odamızın duvarlarına pastel bir sıcaklık yaymıştı. Bangkok'un sesi dışarıda yükseliyordu.
Taehyung bir süre daha yatakta kaldı. Sonra iki kolunu yastığın altından çıkarıp kollarını esneterek gerindi. Kemikleri hafifçe çıtırdadı, kasları gevşeyerek uyanışa uyum sağladı. Sonunda gövdesini yatağın kenarına doğru çekip oturdu. Üstünde sadece ince, beyaz tişörtü vardı. Kumaş, omzundan biraz düşmüş, tenine hafifçe yapışmıştı.
Yüzünü ellerinin arasına aldı, gözlerini ovuşturdu. Ardından bana dönerek başını hafifçe yana eğdi, yüzünde tembel bir tebessüm oluştu.
"Yüzümü yıkayayım, giyinip bir şeyler atıştırdıktan sonra çıkalım."
Hafifçe gülümseyerek başımı salladığımda bana yaklaşıp dudaklarını büzdü. Sabah öpücüğünü alması lazımdı. Hemen eğilip dudaklarına öpücüğümü verdiğimde gözleri kapalı bir şekilde gülümsedi.