İşe gitmek için hızla evden çıktım. Bugün ilk iş günümdü, hem çok stresli hem de heyecan doluydum. Hemen bir taksiye atlayıp holdingin yolunu tuttum. Kapıdan içeri girdiğimde, genç bir kız yanıma yaklaştı. Kendini tanıtıp, Ayaz Bey’in onu gönderdiğini ve bana işi nasıl yapacağımı anlatmak için geldiğini söyledi.
Daha sonra beni şirkette kısa bir tura çıkardı, tüm önemli yerleri gezdirdi. Ardından masamı gösterdi ve yapmam gereken işleri detaylıca anlattı. Sonrasında ise kendi işine dönmek üzere yanımdan ayrıldı. Masam tam Ayaz Bey’in odasının karşısındaydı.
İşe başlayacakken, bir kadın bana dikkatlice bakıp Ayaz’ın odasına doğru yürüdü. Camlar filmle kaplı olduğu için içeride ne olduğunu göremedim. “Boş ver,” deyip önüme döndüm. Tam o sırada masamdaki iş telefonu çaldı. Ahizeyi kaldırdığımda Ayaz’ın kararlı ve soğuk sesi kulağımda yankılandı:
"Odama sade bir kahve getir."
Sonra hiçbir şey demeden telefonu kapattı. Şaşkınlıkla telefona baktım. Ben onun asistanı değildim ki…
Sade bir kahve yapıp Ayaz Bey’in odasının kapısına geldim. Kapıyı çaldım.
“Gel,” dediğini duyunca içeri girdim. Ayaz Bey koltukta oturmuş, önündeki dosyalara göz gezdiriyordu. Kahveyi masasının üzerine bıraktım.
“Buyurun kahveniz,” dedim. Yüzüme kısaca bakıp,
“Tamam, çıkabilirsin,” dedi ve hemen tekrar dosyalara döndü.Sessizce odadan çıkıp masama geri oturdum. Birkaç dakika sonra, telefon bir kez daha çaldı. Ahizeyi kaldırdım, yine Ayaz Bey’di.
“Bana geçen yılın dosyasını getir,” dedi.
“Hangi dosya olduğunu söyleseniz, ona göre getirsem?” diye sordum.
“Hangisini getirirsen getir, fark etmez,” dedi ve telefonu kapattı.Şaşkın bir şekilde elimdeki kalemi bırakıp ayağa kalktım. Ayaz Bey'in ne düşündüğünü ya da benden ne beklediğini anlayamıyordum…
2 Saat Sonra
Ayaz Bey’in odasından çıkıp masama oturdum. Henüz nefes almadan tekrar telefon çaldı. Bugün, tam iki saat boyunca saçma sapan şeyler için beni odasına çağırdı.
Yok kalem getir, yok bir dosya al, yok camı aç... Sanki ofiste başka kimse yokmuş gibi. Hayır yani, ben onun asistanı falan değildim ki. Sadece bir stajerdim. Ama o, sanki bunu umursamıyordu bile.
Telefonu açıp kulağıma koydum. "Buyrun Ayaz Bey," dedim. Ayaz’ın sesi her zamanki gibi sakindi ama bu kez biraz daha yumuşaktı. "Bana içecek bir şeyler getir," dedi.
Derin bir nefes alıp kendimi tutarak, "Ama Ayaz Bey, ben sizin asistanınız değilim. Sadece stajyerim—" dedim ama sözümü keserek konuştu: "Gece... hadi güzelim," deyip telefonu kapattı.
Elimde kalan tek şey, kapanmış bir telefon sesi ve kafamda yankılanan o tek kelimeydi. Şaşkınlıkla telefona baktım.
Güzelim mi dedi o?.. Bu adam kesinlikle normal biri değildi.Ayağa kalktığımda şirkettekilerin bana bakıp güldüğünü fark ettim. Haklılardı aslında… Ben de olsam kendime gülerdim; şu koltuğa bir oturamadım gitti.
İçeceklerin olduğu köşeye geldiğimde ne götüreceğimi seçmeye çalışıyordum ki, yandan bir ses duydum: "Sen yeni stajyersin, değil mi?"
Yanımdaki adama döndüm, hafif gülümsedim. "Evet," dedim ve elimi uzattım. "Gece ben."
Karşımdaki adam da elimi sıktı. "Emre, ben de." Sonra hafif gülerek devam etti: "Yine Ayaz Bey mi?"
Başımı evet anlamında salladım. "İki saattir saçma sapan şeyler istiyor. Sanki asistanı yokmuş gibi." Emre gözlerini devirdi, ben de gülmemek için kendimi zor tuttum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya'nın ki
General FictionKızı zorla kendine tutsak eden bir mafya. Ondan kurtulmak için herşeyi yapan kız.