"Burası... benim evim değil," diye fısıldadım, sesim titrek ve zayıftı. Massimo hafifçe başını bana yaklaştırdı, gözlerini yüzüme sabitleyerek beni inceledi.
"İtalya'ya gidene kadar burası senin evin," dedi, sesi yumuşaktı ama arkasında sert bir kes...
Bu arada ben çok iyiyim. Dün gece yüzyüzeyken konuşuruz konserinden sonra çok iyi oldum🫶
Bana terapi gibi geldi için hemen bu gün bölümü yazmaya başladım
Satırlar da yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz
lütfen satırlar da yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın
Sınır 60 yıldız 80 yorum
‼️Sizden ricam lütfen sırf sınırı doldurmak için saçma sapan emojiler atmayın veya saçma sapan harfler göndermeyin lütfen ‼️
*****
"9 BÖLÜM"
PLAN
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Dudaklarımın üstünde hissettiğim baskı, saniye geçtikçe daha da yoğunlaşıyordu. Başta ne olduğunu anlamakta zorlandım, vücudum o an donmuş gibiydi... Ama Massimo'nun elleri belime her geçen an biraz daha sıkıca gömüldükçe, kalp atışlarım hızlandı. Göğsümde bir şeyler çırpınıyor, sanki nefes almak gitgide daha zor hale geliyordu.
Öpücüğü artık daha temkinli değil, daha derin, daha sahiplenici bir hâl almıştı. Dudaklarını dudaklarıma bastırdıkça, bu yakınlık bir sınırı zorluyordu. Ve ben... refleksle geri çekilmem gerektiğini biliyordum. İçimde yankılanan o uyarıcı ses, "dur" diyordu. Ama bunu yapabilecek bir gücü kendimde bulamıyordum.
Kaslarım sanki ona yanıt vermeye programlanmış gibiydi. Kıpırdamak istesem bile hareket edemiyordum. Sanki bedenim bana ait değilmiş gibi.
Massimo'nun eli belimde hâlâ aynı yerindeydi, hatta biraz daha sıktı. Varlığı, nefesi, kokusu... her şeyi fazlaydı. Çok fazlaydı. Öylece kalakalmıştım. Aramızdaki mesafe neredeyse tamamen yok olmuştu. Tüm benliğimle ona esir gibiydim.
Kafamın içi savaş halindeydi. Bir yanım haykırmak, uzaklaşmak istiyordu. Diğer yanım ise çoktan teslim olmuştu. Tutulmuştum... hem bedenen hem de ruhen.
Ama bu teslimiyetin içimde bir yerlerde beni yaraladığını da hissediyordum. Bütün bu his karmaşasının içinde, Massimo'nun bana dokunuşları, öpüşü... artık sadece bir yakınlık değil, bir sahiplenme, bir güç gösterisi gibiydi. Ve bu his, içimdeki tüm dengesini bozmaya başlamıştı.
Artık nefes almakta zorlandığımı fark ettiğimde, içgüdüsel olarak geri çekilmeye çalıştım. Ciğerlerim yanıyordu, göğsümde bir baskı vardı. Dudaklarım onun dudaklarına bastırılmış, nefesim tıkanmıştı. Bir şey demeye cesaret edemesem de, bedenim hafifçe geriye gitmeye çalıştı.