Bölüm 21: Ya Tehdit Ya Kaos

6.3K 361 117
                                        

"Gücümün sınırları yoktu. Bu bahsettiğim şey fiziksel değildi. Her şeyin bir zamanı vardır. Geri plana attıklarımı şimdi onlara yaşatma vakti gelmişti."

Şarkı: Ariana Grande - Dangerous Woman

Hastanede beklerken zaman geçmezdi. Sevdiklerin nasıl olacak diye bir soru geçerdi aklından hep. Benimle mi kalacak yoksa o da mı beni terk edecek diye sorardın kendine. Sen saniyeler geçti zannederdin ama bir bakmışsın saniyeler senin haberin olmadan saatlere evrilmiş olurdu. Saniyeler sana haber vermeden bir bir akıp giderdi. Aynı kum saatinden düşen bir kum gibiydi. Bir saniyede yüzlerce kum tanesi akardı ama insan bilmezdi ki akan o her bir kum taneceğini bir saniyeye bedeldi.

Gülende teyze kanlar içinde hasteneye getirildiğinden bu yana dokuz saat geçmişti. İlk saat herkesin yakarışıyla, feryadıyla geçti. İkinci saat herkese bir sakinleştirici vurdular ve Yasin dede hastaneye getirildi. Üçüncü saat yine bir ağlamaya krizine girilirken dördüncü saat bu krizler sessiz iç çekişlere dönüştü. Beşinci saat kimseden ses çıkmazken Pınar, Zeynep ve İnci uykuya yenik düşüp Seren abla eşliğinde eve götürülmüştü. Altıncı saat Meriç'i, ben, Alp, Arslan ve Buhara zoruyla eve getirmiştik. Yedinci saatte annemlerden haber beklerken Meriç uykuya yenik düşmüştü ve sekizinci saatte ise annemlerden bize haber haber gelmişti.

Gülende teyzenin ameliyatı bir hayli zor geçmesine rağmen başarılı bir şekilde atlatılmıştı. Uyumuş numarası yapan ama aslında uyumayan Meriç bu haberi duyduğu an ağlamaya başlarken ona teselli vermek amacıyla sıkıca sarılmıştım. O da sanki buna ihtiyacı varmış gibi bana sıkıca sarılıp sessizce ağlarken sırtını sıvazlayıp ona yatışacağını umduğum cümleler kurmuştum.

Dokuzuncu saatte ise hiç yeri olmamasına rağmen ben, Bora ve Asil İstanbul'a gidiyorduk. Sebebini sorduğumda netti. Aslında vurulmak istenen kişi Gülende teyze değildi, annemdi. Sadece Gülende teyze tesadüf eseri annemin önüne geçtiği için kurşun ona isabet etmişti ve babamların tahminine göre bunu kimin yaptığı belliydi: Bedirhan Çetin.

Bora ve Asil, Sena ve Murat Kibrit'in onunla işbirliği yaptığını yaptığını tahmin ettiği için onların yanına gidiyorduk ve Bora hazır gitmişkende yarım kalan bir mezar mevzusunu konuşacaktı. Bana özel olarak söylemesede Asil'e o ikisini benim için kazdıkları o mezara canlı canlı gömeceğini söylemişti. Bu cümleleri duyunca ilk başta tüylerim ürpermişti ancak buna rağmen itiraz etmedim. Her ne kadar bu fikir başkasının ağzından çıksa da itiraf etmeliyimki bir zamanlar bende öyle düşündüm. Hatta bu fikri düşünmeyi hiç bırakmadım ancak rafa kaldırdım ve sanırım artık bazı şeylerin raftan alınması gerekiyormuş.

İstanbul'a vardıktan sonra verdiğim adresle birlikte yıllarımı geçirdiğim eve gidiyorduk. Arabanın arka camından İstanbul'da erimeye başlamış karları izlerken ara ara Bora'nın beni dikiz aynasında kontrol ettiğini hissediyordum. Aynı şey Asil içinde geçerliydi sanırım. Arabada giderken bir ara uyku ve uyanıklık arasında olduğumda o ikisinin konuşmasını dinlemiştim. Asil sürekli Bora'ya bunun iyi bir fikir olup olmadığını sorup duruyordu. Asil, artık ne göreceksem, bunun bende bir travma etkisi bırakma ihtimali olduğunu hatta onlara alışmışken onlardan uzaklaşabileceğim ihtimalini Bora'ya hatırlatıp duruyordu ama Bora tabiri caizse Asil'i sikine bile takmıyordu. Çok ayıp bir tabirle böyleydi tabi.

Bora'nın telefonu çaldığında irkildim. İrkildiğim için başımı cama çarparken sessiz bir şekilde acıyla inleyip başımı tuttum. Bora aramayı yanıtlarken bir yandanda dikiz aynasından bana bakıyordu. Araba bir benzinlikte durduğu an Asil arabadan inip benim olduğum tarafa gelirken kapıyı açıp içeri doğru eğildi.

GÜNCE | Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin