"Burası... benim evim değil," diye fısıldadım, sesim titrek ve zayıftı. Massimo hafifçe başını bana yaklaştırdı, gözlerini yüzüme sabitleyerek beni inceledi.
"İtalya'ya gidene kadar burası senin evin," dedi, sesi yumuşaktı ama arkasında sert bir kes...
Satırlar da yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz
lütfen satırlar da yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın
Sınır 35 yıldız 45 yorum
‼️Sizden ricam lütfen sırf sınırı doldurmak için saçma sapan emojiler atmayın veya saçma sapan harfler göndermeyin lütfen ‼️
*****
"7 BÖLÜM"
İKİNCİ KAÇIŞ
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Başım zonkluyordu. Ağrı öyle keskin ve yoğundu ki, sanki kafamın içinde bir çekiç inip kalkıyordu. Kaşlarımı çatarak yüzümü buruşturdum ve gözlerimi aralamaya çalıştım ama her şey bulanıktı. Görüntüler kayıyor, ışık gözlerimi acıtıyordu. Başımı hafifçe yana çevirdiğimde baş dönmem daha da arttı. İçimde derin bir huzursuzluk vardı.
Ne olmuştu bana?
Gözlerimi tam anlamıyla açabildiğimde, ağır hareketlerle etrafıma bakındım. Büyük, lüks salonun tanıdık hatlarını seçebiliyordum artık. Burası Massimo'nun evi... Peki neden buradayım? En son ne yapıyordum? Hatırlamaya çalıştıkça başımdaki ağrı daha da şiddetlendi.
Derin bir nefes alıp yavaşça doğruldum. Başımı tutarak, titreyen ellerimle destek alıp oturur pozisyona geldim. Tam o sırada, salonun büyük camının önünde ayakta duran adamı fark ettim.
Massimo...
Geniş camın önünde, bir elinde içki kadehi, diğer elini cebine sokmuş, sırtı bana dönük şekilde duruyordu. Dışarıdaki gece karanlığı ona daha da sert ve gizemli bir hava katmıştı. Ayakta, hareketsiz bir şekilde duruyor ama varlığı bile ortamın enerjisini değiştiriyordu. İçkisinden bir yudum aldı.
Ona bakarken içimde garip bir ürperti oluştu. Birkaç saniye boyunca ne hareket edebildim ne de nefes alabildim. Kalbim sıkışmış gibiydi.
Gözlerim ona takılı kalırken, bir an için etrafımdaki her şey sustu. Ne başımın zonklaması, ne odadaki hafif loş ışık, ne de dışarıda esen rüzgârın sesi... Sadece Massimo'nun varlığı, o gergin sessizliğin içinde tüm dünyayı susturmuş gibiydi.
Olanlar zihnime doluştuğunda tüm vücudum buz kesti. Sanki bir anda nefes almayı unutmuş, bedenim donup kalmıştı. Mideme saplanan keskin ağrıyla içgüdüsel olarak karnımı tuttum. Göğsümde bir ağırlık vardı, nefes almak zordu, sanki ciğerlerime hava dolmuyordu.