8. Bölüm

1.5K 271 278
                                        


Felix omzunu dürten bir elle yeniden gözlerini açtı. Kamara son gördüğüne göre biraz daha aydınlıktı, ayrıca kapısı açıktı. Az önceki kadar da kalabalık ve sessiz değildi.

Başını sağa, omzuna dokunan elin sahibine doğru çevirdi. "Geldik mi?" Diye sordu, sebepsizce sesi titremişti.

"Hayır, henüz gelmedik." Dedi çocuk tedirgin bir ifadeyle. "Her şey yolunda mı, kabus mu görüyordun?"

Felix duraksadıktan sonra yanıtladı. "Hayır."

"Kabus görüyormuş gibiydin yani sayıklayıp hareket ediyordun. O yüzden uyandırdım ama kabus görmüyorsan sorun yokmuş. Ben dışarı çıkıyorum."

"Dışarı mı?"

"Artık Rusya'da olduğumuzdan sıkıntı yok. Karanlık odada tıkılıp kalmak zorunda değiliz. Yukarıda bir şeyler içiyoruz, dilersen sen de katıl."

"Sorun değil." Dedi Felix oturuşunu biraz toparlarken. "Ben burada kalacağım. Ama beni unutma burada olur mu?"

Çocuk tebessüm ederek başıyla onayladıktan sonra kamaradan ayrıldı.

Felix loş ışığın dolduğu kamarada tek başınaydı şimdi. Neden ellerinin terlediğini ve uykusunda neden sayıkladığını düşünüyordu. Hiçbir şey görmemişti ama hasta mı oluyordu sanki? Ateşi mi vardı? Kendisini biraz aç ve uykusuz bıraktığında zayıf bedeninin ondan intikam alma şekli miydi bu?

Burnu akmıyor, başı ağrımıyor ya da hasta gibi hissetmiyordu gerçi. Cebinden telefonunu çıkartıp göz atmak istedi ama elbette ki açık denizde hat çekmeyecekti. Bunu yine umursamadı.

Gözlerini kapatıp biraz daha uyumak istiyordu ama onu rahatsız eden bir şeyler vardı.

Zamansız bir şekilde kasıklarına saplanan ağrıyla oturduğu yerde iki büklüm oldu sarışın. Ah, onu rahatsız eden şeyi şimdi anlıyordu.

"Hayır..." diye fısıldadı kendi kendine. "Şimdi değil. Şimdi olamaz..."

Gemide lavabo olmalıydı, olmak zorundaydı. Ve Felix de şimdi oraya gitmek zorundaydı ama bırak yürümeyi, ağrıdan iki büklüm olmuş bedenini ayağa kaldıracak gücü bile bulamıyordu.

O an duyduğu sesle kafasını biraz olsun yerden kaldırdı.

Adamların bağırışları, ayak sesleri, limana yaklaştığında duyduğu şeylerdi bunlar.

Çocuk içeri koştu. "Limandayız, geliyor musun?!"

Felix zar zor yanıtladı. "Siz gidin, geliyorum!"

"Tamam."

Çocuk çıktığında kendi kendine fısıldadı. "Neyse... bir sonraki limanda inebilirim..."

Özgürlüğün seslerini duyabiliyordu öbür gençler. Neşeyle gülüşerek ayrılıyorlardı gemiden. Hepsini bekleyen iyili kötülü hikayelere koşuyorlardı. Felix ise kamarada hala oturduğu yerde duruyordu. Ayağa kalkmak için ağrısının biraz hafifleşmesini bekliyordu ama hiç hafifleyecekmiş gibi de durmuyordu.

Öylece kaldı.

Sesler önce yavaş yavaş azaldı, sonra da tamamen kesildi. Bir süre sessizlik hüküm sürdükten sonra bir bağırış sesi duydu. "Demir al!"

Gemi yeniden hareketlenecekti. En azından gemide mürettebattan başka kimse kalmamıştı. Onlardan yardım da isteyemezdi ama kızgınlığı biraz daha sakinleşip yürüyebilecek duruma geldiğinde lavaboya gidebilirdi.

Sırtını duvara yaslayıp dizlerini karnına çekti. Kendisini kontrol etmek için çok büyük çaba sarf ediyordu ama sanki vücudu ona ihanet etmek istercesine ona karşı koyuyordu.

Mr. F | Hyunlix Omegaverse ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin