BÖLÜM 12

4.7K 562 78
                                    

"Birazcık ona sıkkın canım... Hayır, sorun yok gayet yolunda her şey... siz dinlenmenize bakın, sonra gelirsiniz zaten." Babam'la konuşuyordum, küçük kardeşim bu sabah doğmuştu ve çok tatlı bir kız kardeşim olmuştu. Düğüne bu yüzden gelmelerini istememiştim, doğum olursa uçakta veya rastgele bir yerde olursa fazlasıyla panik olup hastaneye gitme serüvenini bile bi'hayli geciktirmiş olurduk. Neyse ki şu an içim rahat,  dün gece geç saatte aniden doğuma almışlardı şu an ise gayet sağlıklı görünüyordu.

Her ne kadar saklamaya çalışsam da babam yüzümdeki hüznü görüp ısrarla ne olduğu sormuştu, ben de düğünümde annemin duvağını kullandığımı ve sürekli yanımda olsaydı keşke diye sayıklanıp hüzünlendiğimi söyleyerek kapattım konuyu. Yalan da değildi aslında, dün gece çok kez içimden söylemiştim bunu.

"... Peki o zaman görüşürüz, kendinize çok iyi bakın." Çok değil bir kaç ay sonra, yani bebekle yolculuk yapmalarında bir sakınca olmadığına veya babam eşini çocukla tek başına bırakmakta bir sorun teşkil etmeyeceğine kanaat getirdiği an buraya gelecekti. Şimdi asıl şu an ki ruh halime sebep olan olayı söylesem onları öylece bırakıp buraya gelecekti, ama ben bunu istemiyordum.

Sabah Rüzgar, Poyraz'ı bahsettiği pedagog arkadaşının yanına götürdü. Evden çıkarken uğraştım ama Poyraz hiç bana bakmadı, konuşmadı benimle. Bu durum canımı çok yakıyordu, küçük bir çocuğun bana kin beslemesi beni fazlasıyla üzüyordu, üstelik bu çocuk benim çocuğumdu. Ben doğurmamış olabilirim, üzerinde hak sahibi de olmayabilirim ama ben onu oğlum olarak görüyorum.

Akşam saatlerine geliyordu zaman, Seher akşam yemeği hazırlıklarına başlamıştı ama Poyraz ve Rüzgar hala dönmemişlerdi. Günler önce Rüzgar'la sarmaş dolaş olduğumuz koltukta şu an tek başıma oturuyordum ve kahvem elimde cam duvardan dışarıyı seyrediyordum.

Ne yaptıklarını fazlasıyla merak ediyordum ama arayıp sormak da istemiyordum, eve gelip anlatmasını bekliyor diğer yandan da bunun için fazla sabırsız olduğumu düşünüyordum. Acaba Poyraz nasıl bir tepki vermişti? Nasıl geçmişti görüşme? Çok ağlamış mıydı ki?

Telefonuma üst üste düşen mesaj bildirimleri ile kaşlarım çatıldı. Kahvemi sehpaya koyup telefonuma uzandım ve gelen mesajlara baktım. Kızlarla kurduğumuz gezi grubundan geliyordu bildirimler.

Bizim üniversitede beş kişilik bir grubumuz vardı ve her ara tatil, yaz tatili vs derken sırf tatil planı yapmak için ayrı bir grup kurmuştuk. Normal sohbet ettiğimiz bir grup vardı ama mesajlar olurda üstte kalır, bildirimler kapalı olur diye sırf bu planı ayarlamak için ayrı bir grup kurmuştuk. Hepimiz de çok acil bir işimiz yoksa oraya atılan mesajlara erkenden cevap verirdik, ona göre rota oluşturulur ve tarih belirlenirdi çünkü.

"Bu sefer İzmir diyorum ben, onaylayanlar?" Beril ilk mesajı atan şanslı kişiydi.

"Bilemedim, Antalya nasıl sizce?" Bunu asıl benim sunmam gerekirdi öneri olarak fakat selin benden önce davranıp yazmıştı.

"Olmaz, geçen sene gittik oraya. Manisa nasıl? Hem İzmir'e de yakın günü birlik oraya da uğramış oluruz." Kıvılcım'ın fikri mantıklıydı aslında.

"O zaman İzmir'e gidelim, günü birlik olarak oraya uğrarız nasıl?" Beril fikrinde ısrarcıydı.

Selin "Aslında ben Karadeniz turu istiyordum da bu havada hayatta olmaz. Antalya henüz fazla soğuk değil, denize girilir bence." diyerek devam etti.

"Efsun nerede? Niye gelmiyor gruba?" Son mesaja gülümseyip sohbeti okumayı tamamlayarak dahil oldum ben de.

"Geldim."

NEFHA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin