"Bu topraklara aittim ben. Koca çimentolardan uzak, bir şehirden ırak...
Bu yeryüzüne aittim ben. Sahtekarlıktan uzak ama kana yakın, yalandan uzak ama sırlara yakın..."
Şarkı: Willnosleep & Avonosleep ft. Koncept P - Finesse
★
Bu hayatta oluruna bırakmak yoktu. Ya sen seçimler yaparak bir yoldan gitmek zorundaydın ya da başkası senin yerine seçim yapıp seni bir yerlere sürüklemeliydi. Hayat seni bir yerlere savurursa en dibi görmezdin ama istediğin mevkiiyede çıkamazdın. Herkesin takılı kaldığı o cehennemde sende takılı kalırdın. Merdivenlerde yukarı çıkmak için bir adım atardın ama bastığın o basamak hep kırılırdı ve sürekli aynı yere düşüp dururdun.
Kaderin değişmez değil, sende değişmez değildin. Annenin elini tuttuğunda bir başkası senin elini tutup çekse gittiğin yoldan başka yere sapardın. İtirazda edemezsin ama denedin mi bunu? Yol seni başka yerlere saptırırdı. Sen itiraz ettiğinde sürekli yer değiştirirdin. Kaçamazsın, kurtulamazsın ama itirazda edemezsin. Bunlar korkakların işiydi. Laf var icraat yok derlerdi ya işte bu, tam olarak oydu. Elini tuttuğun kişinin elini bıraksan kendi yoluna gidecektin haberin yoktu. Hatta belki biraz zorlasan başkasına el tutturan bile sen olurdun.
"Alp seni çağırıyor."
Mutfağa su almak için girdiğim an Buhara'nın sesini duymamla birlikte adım atmayıp ona döndüm. O da boş gözlerle bana bakıyordu.
Onu umursamadan tezgaha ilerleyip suyumu içerken hâlâ olduğu yerden "Sana Alp seni çağırıyor dedim." dedi az öncekine nazaran biraz sert sesle. Elimdeki bardağı tezgaha koyarken "Duyuyorum." dedim ona aynı tonda karşılık vererek. "Yeniden söylemene gerek yok."
Buhara kollarını göğsünde kavuşturup bana dik dik bakarken "Yalnız Alp seni çağırıyor dediğimde onun yanına gitmek yerine mutfağa girdin. Umursamıyor musun üçüzünü?" diye sordu konuyu gereksiz şekilde farklı yere çekerek. Amacı neydi bilmiyorum ancak onunda bilmediği şey bana tırnaklarını çıkarırsa ben ona tırnak çıkarmak yerine direkt saldırırdım. Bininci kez dediğim gibi kan bağı umrumda değildi.
Bende kollarımı onun gibi göğsümde birleştirip başımı hafifçe yana eğdim. Gözleri vücudumun her yerini es geçmeden incelerken ben onun aksine direkt buz mavisi gözlerinin içine bakıyordum.
"Amacın ne bilmiyorum." dedim olabiliğince en düz tonda. "Alp'in beni çağırdığını söylemen yeterliydi, onun yanına ne zaman gidip gitmeyeceğim sadece beni alakadar eden bir şey."
Mutfaktan çıkmak için hareketlendim. Tam yanından geçeceğim an dibinde durdum ve ona bakıp "Ayrıca üçüzlerimle aramda olan şey bizi ilgilendirir, seni değil." dedim ve Alp'in yanına gitmek için yeniden harekete geçtim. Nerede olduğunu bilmediğim için ilk olarak salona bakmaya karar verdim. Kapıdan başımı uzattığım an onunla göz göze geldik ve yanına ilerledim. Arslan ve Meriç'le birlikte yere oturmuş telefonla uğraşıyorlardı ve salonda sadece onlar vardı.
Alp'in yanına gidip dibine oturduğumda kolunu boynuma dolayıp beni kendine çekti ve saçlarımı öptü. Onunla sürekli böyle olduğumuz için alışmıştım artık. Hatta onu yanımda görmek beni mutlu bile ediyordu. Aynı durum Arslan için de geçerliydi. Alp'le yan yana olduğum zaman genelde o sessiz ve olgun olan taraf oluyordu ancak Arslan'la yan yana geldiğimizde her ne kadar pek bu tabir bana uygun olmasada 'olgun' olan ben oluyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNCE | Gerçek Ailem (YKS SONRASI DEVAM)
General FictionGerçek Ailem. "Kalbi atmaz ama nefeste almaz, Gözlerini açmaz ama yüreği de susmaz, Ruhu hiç kanamaz ama ağlamayı da bırakmaz, Başını çevirip onlara bakar ama gerçek ailesinden haberi olmaz..." Ben Günce Kara, bir kere bile gülemeyen ama kendi derd...