"Burası... benim evim değil," diye fısıldadım, sesim titrek ve zayıftı. Massimo hafifçe başını bana yaklaştırdı, gözlerini yüzüme sabitleyerek beni inceledi.
"İtalya'ya gidene kadar burası senin evin," dedi, sesi yumuşaktı ama arkasında sert bir kes...
Satırlar da yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz
lütfen satırlar da yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın
Sınır 30 yıldız 35 yorum
‼️Sizden ricam lütfen sırf sınırı doldurmak için saçma sapan emojiler atmayın veya saçma sapan harfler göndermeyin lütfen ‼️
*****
"4 BÖLÜM"
KAFESTEKİ KUŞ
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Odaya adımımı attığımda, sanki vücudumun tüm ağırlığını yere bırakmak istermiş gibi derin bir nefes aldım. Oda... evet, gerçekten mükemmeldi. Lüks, düzenli, belki bir dergide görsem hayran kalacağım türden... ama artık hiçbir şey gözümde değildi. Ne güzel varaklı perdeler, ne kristal avizeler... Ne de yumuşacık görünen yatak. Bu oda benim için sadece süslü bir kafesti.
Tam kendimi biraz toparlamaya çalışırken, arkamdan kapının kapanma sesiyle ürperdim. Hızla arkamı döndüm ve onu gördüm... Massimo. Hâlâ çıkmamıştı.
Kaşlarımı çatıp ona baktım. Sözlerim, içimdeki gerginliği bastıramayacak kadar düz ama yorgundu. "Sen neden çıkmadın? Dinlenmek istiyorum, biraz... çık." Artık gerçekten yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Düşünmek, ağlamak, yok olmak istiyordum... Beni buraya getirdi, tüm düzenimi bir haftada alt üst etti. En azından birkaç saat huzuru hak ediyordum, değil mi?
Ama tabii ki... bu adam huzurun tanımını bile bilmiyordu. Massimo, kapıya yaslandığı yerden kalktı ve bana doğru yavaş yavaş yaklaşmaya başladı. Her adımında kalbim daha hızlı atıyor, içimdeki huzursuzluk büyüyordu.
"Ela... Ela..." diye tekrarladı adımı, sesi neredeyse fısıltıydı ama içimde yankılandı. "Hâlâ bana emir veremeyeceğini anlamadın, değil mi?"
O her adım attıkça ben de geri gidiyordum. Kalbim deli gibi atıyordu. Korkuyordum, evet. Ama daha çok öfkeleniyordum.
"Senden tek istediğim şey beni rahat bırakman! Bunu da mı hakkım yok?" dedim, sesim titremesine rağmen öfkeliydi.
O ise durmadı. Gözlerinde ne bir pişmanlık ne de anlayış vardı. "Elbette var, Sevgilim..."
Sözünü bitirmesine bile izin vermedim, içimdeki öfke patladı. "Bana sevgilim deyip durma! Ben senin hiçbir şeyin değilim! Psikopat gibi beni buraya getirdin, istemedim bu hayatı! Senin oyunlarının parçası olmak istemiyorum! Ben senin hiçbir şeyin değilim!"