"Gökalp... bizim oğlumuz. Sen onun öz babasısın."
Barış'ın gözleri bir anda irileşti, sanki zaman donmuş, dünya sessizliğe gömülmüştü. İçine bir şey çarpmış gibi oldu, ne bir ses, ne bir hareket... sadece bir ağırlık. Göğsüne saplanan görünmez bir s...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
.
Gökalp, yaklaşık bir saattir sahada koşturuyordu. Önce çekingen başlamıştı ama sonra Ciro ve Karan'la beraber oyuna iyice ısınmıştı. Barış uzaktan onları izlerken, içini garip bir huzur kaplamıştı. Küçük çocuklarla oynayan bu minik beden, sahada özgüven kazandıkça Barış'ın da içi rahatlamıştı. "Baksana, bildiğin takıma uyum sağladı." dedi Kerem gülerek.
"Aslanım ya, görüyor musun sol ayağını?" dedi Barış'ta hevesle. Antrenmandayken sürekli gözü ona kayıyordu. Gökalp'in eğlendiğini görmek onu da mutlu ediyordu.
Tam her şey yolunda gidiyor derken, Gökalp bir anda olduğu yerde durdu. Küçük omuzları hafifçe titremeye başladı ve önce kısık bir sesle, sonra biraz daha yükselterek "Anne!" diye ağlamaya başladı.
Barış önce tam olarak ne olduğunu anlayamadı. "Aslanım, ne oldu? Bir yerin mi acıdı?" diye sorarak hemen yanına koştu. Gökalp, gözyaşları içinde Barış'ın yüzüne baktı."Annemi istiyoyum!" dedi, bu sefer daha hıçkırıklı bir sesle.
Barış'ın içini bir panik dalgası sardı. Oyun oynarken bu kadar mutlu olan çocuk, şimdi nefes nefese kalmış, gözyaşlarıyla sarsılıyordu. "Tamam tamam, paşam, ağlama... Annene götüreceğim seni, tamam mı?" diye mırıldandı. İçinde garip bir çaresizlik vardı. Gökalp'i sakinleştirmeye çalışıyor ama bunu nasıl yapacağını bilmiyordu.
Telefonunu hızla cebinden çıkardı, titreyen elleriyle Gökçen'i aradı. Telefon çaldıkça içindeki stres daha da arttı. Nihayet Gökçen açtığında, Barış'ın sesi gergin ve aceleci çıktı. "Gökçen, nerdesin? Gökalp... şey, ağlıyor. Seni istiyor."
Gökçen'in sesi anında endişeyle doldu. "Ne oldu? Bir şey mi yaptı? Bir yeri mi incindi?"
"Yok, yok! Sadece... seni özledi galiba. Bir anda ağlamaya başladı. Anlamıyorum ne olduğunu." Barış derin bir nefes aldı, araba anahtarlarını cebinden çıkardı. "Konum atar mısın bana?"
Gökçen, telefonda iç geçirerek, "Barış, sana yapamayacağını söylemiştim." diye mırıldandı.
Barış, bu söz karşısında kendini daha da kötü hissetti. İçinde koca bir yenilgi duygusu yükseldi. "Biliyorum, tamam mı? Ama... ben de denedim. Sana yardım etmek istedim. Mutluydu da. Sonra bir anda..." dedi, sesi biraz daha düşerek. Ne diyeceğini bilemiyordu. Gerçekten denemişti ama demek ki Gökçen'in dediği gibi, Gökalp annesinden ayrılmaya hazır değildi.
Arabaya binerken Gökalp hala burnunu çekiyordu. Küçük parmakları, Barış'ın tişörtünü sımsıkı tutmuştu. "Anne... Gel..." diye mırıldandı yeniden, sesi biraz daha kısılarak. Barış, motoru çalıştırırken içini büyük bir suçluluk kapladı.