1.6

21.5K 1.7K 489
                                    

Kitabı bu kadar sevdiğiniz için teşekkür ederim 💕🫂

Yorumlarınız da beni çok mutlu ediyor ve emin olabilirsiniz ki her yeni yorum geldiğinde 1. bölümden itibaren tüm yorumları tekrar okuyorum 💪🏻

Bu aralar çok yoğunum kusura bakmayın lütfen 🥲 Bölüm beklentilerinizi karşılar mı bilmiyorum umarım seversinizzz

____________

"Boran ben de. Memnun oldum."

Uzattığı elini tuttu, "Soner. Enda'nın abisiyim. Memnun olurum, umarım."

İkisi de ellerini sıkıca kavramış, birbirlerine dikkatle bakıyorlardı. Parmaklarının sıkılığı, bakışlarının sabitliği… Ortamda belirgin bir gerginlik vardı. Bunun sebebi geçmiş bir mesele mi, yoksa sadece doğal bir temkin mi bilmiyordum. Ama havadaki yoğunluk, fark edilmemesi imkânsız bir ağırlık taşıyordu. 

Sonunda, hafif gecikmiş bir refleksle ellerini bıraktılar. Aynı anda bana döndüler. Beklenmedik bu senkron hareket karşısında irkildim. Sanki gözleriyle bir cevap bekliyor gibiydiler. 

"Sen ne zaman geldin? Seni arıyorduk," dedi Boran, sesi hafif bir sitem taşıyordu. 

"Önce kaçır, sonra ara..." diye homurdandım. Sesim o kadar kısılmıştı ki kendim bile zor duydum. 

Boran kaşlarını hafifçe çattı. "Anlamadım?" 

"Yok bir şey," diye geçiştirdim. Yutkunup konuyu değiştirdim. "Eşyalarımı almaya gelmiştim." 

Tam o sırada, arkadan gelen bir ses sessizliği bozdu. "İçeri girebilir miyiz? Üşüdüm de!" 

Arda, ellerini ovuştururken hafifçe titriyordu. Nefesi soğuktan buğu çıkarıyordu. Üzerindeki ince mont, dışarıdaki havaya göre fazla yetersiz görünüyordu.

Kapının önünden çekilip içeri girmeleri için kenara çekildim. Soğuk hava içeri dolarken, ben de istemsizce bir titreme hissettim.

Tek tek hepsi ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. Kimisi hızlıca, kimisi tereddütle. Sessizlik içinde salonun yolunu tuttular, yalnızca ayakkabıların çıkarken çıkardığı hafif sürtünme sesleri duyuluyordu.

Gözlerimi kapı eşiğinde kalan Soner’e çevirdim. Öylece duruyordu, sanki içeri girmekte tereddüt ediyordu. Başımı hafifçe sağa eğerek ona içeri girmesi için bir işaret verdim. Bakışlarımız kısa bir an kilitlendi. Mesajı alması uzun sürmedi, başını hafifçe eğdi, ardından ayakkabılarını çıkardı ve sessizce içeri adım attı.

Kapıyı usulca kapattım, içeriye son bir göz attıktan sonra Soner’le yan yana salona doğru ilerledik. Koridorda yankılanan ayak seslerimiz dışında herhangi bir ses duyulmuyordu. Havada garip bir ağırlık vardı, rahatsız edici bir gerginlik. Soner’in nefes alışı biraz daha derinleşti, sonra fısıltı gibi bir sesle, “Ne tuhaflar…” diye mırıldandı.

Sözleri, salona açılan kapının eşiğinde yankılandı. Başımı hafifçe çevirip ona baktım, yüzündeki ifadeyi görmek istedim. Hafif kaşlarını çatmıştı, gözleri dikkatle içeriye bakıyordu.

“Sen onu bir de bana sor.” dedim, derin bir nefes alıp iç çekerek.

Sonunda içeri adım attık. Salon loş bir ışık altındaydı, yanan birkaç lambanın altında gölgeler hafifçe titriyordu. İnsanların bakışları üzerimize çevrilmedi ama varlığımızın farkında oldukları belliydi. Herkes çoktan yerleşmişti.

Üçlü koltukta Sarp, Arda ve Efe yan yana oturuyordu. Yüzleri ifadesizdi, ama birbirlerine yakın duruşlarından aralarındaki bağın güçlü olduğu hissediliyordu. Sağdaki ikili koltukta Emir ve Boran vardı, Boran bir şeyler düşünüyormuş gibi başını hafifçe yana eğmişti. Sol taraftaki koltukta ise Mehtap Hanım oturuyordu. Yüzüne bir tebessüm kondurmaya çalışsa da, ifadesinde belli belirsiz bir gerginlik vardı.

ENDA • Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin