0.8

1.4K 146 185
                                    

oy ve yorum atmayı unutmayınız💞

yorum sınırı: 60

.

"Barış..." dilim tutulmuş gibiydi. Barış direksiyonu sımsıkı kavramış, gözlerini yola dikmişti. Yüzü gerilmiş, çenesi kilitlenmişti. Onu böyle gördüğümde içimde bir korku kabarıyordu ama korkudan çok başka bir şey vardı: kaçınılmaz bir sonun yaklaşmakta olduğu gerçeği.

Kucağımdaki Gökalp, masum bir huzur içinde yolu izliyordu. Minicik elleri tişörtümün kıvrımlarına tutunmuş, nefesi düzenli bir şekilde göğsüme çarpıyordu. Onu sıkıca kavradım, içimdeki titremeyi bastırmaya çalışarak.

Barış, sonunda sessizliği patlatırcasına konuştu.

"Evli olmadığını biliyorum. Gerek var mıydı böyle bir yalana? Söyleseydin senin yanında olurdum! Tamam çok büyük hatalar yaptım ama o kadar da değil Gökçen! O kadar da değil."

Boğazım düğümlendi. Açıklamak istiyordum ama nasıl? Hangi kelimeyi seçersem seçeyim, onun gözünde oğlunu ondan gizlemiş olduğum gerçeğini değiştirmeyecekti.

"Ben... Sana söyleyecektim," diye fısıldadım.

Göz ucuyla bana baktı. "Gökalp'i o adam istememiş olabilir..." demesi ile derin bir nefes verdim. Üstümden kalkan ağırlıkla gözlerim dolmuştu. "Ama ben varım." şoklanmış bir şekilde ona döndüm.

Ne demekti bu?

Sakince arabayı kenara çekti. Kemerini açıp bedeni ile bana döndü. Önce merhametle Gökalp'e baktı, gözlerinden bu çok net hissediliyordu. Ardından gözleri yüzüme çıktı. Dudağının kenarı kıvrıldı, uzun süre izledi beni. Ben ise ondan kaçırdım gözlerimi.

"Gökçen, çok büyük aptallıklar yaptım." onu onaylayacak şekilde başımı salladım. "Aklıma geldikçe utanıyorum kendimden... Hiç demeye fırsatım da olmadı." kucağımda duran elimi tuttu. "Çok özür dilerim. Affetmezsin biliyorum ama yine de çok özür dilerim."

Barış'ın sözleri havada asılı kaldı. İçimde öfke kabarıyordu, dişlerimi sıktım. Gözlerim hâlâ onunkilerle buluşmaya cesaret edemiyordu. Gökalp, kucağımda sessizce oturuyor, büyük meraklı gözlerle bizi izliyordu. Onun varlığı beni sakinleştirmeliydi ama aksine içimdeki yangını körüklüyordu.

Elimi elinin altından çekmem ile Barış derin bir nefes aldı, ardından kısık bir sesle devam etti. "Ben sadece... bir şans istiyorum, Gökçen. Gökalp'in öz babası olmayabilirim ama ona baba olabilirim. Geçmişi değiştiremem ama geleceği birlikte güzelleştirebiliriz."

Sözleri kanımı kaynattı. Başımı hızla ona çevirdim, gözlerim öfkeyle kısıldı. "Bir şans mı istiyorsun?" diye yükseldim. Gökalp başını kaldırıp bana baktığında elimle kulaklarını kapattım. "Allah aşkına sen ne hakla oğluna baba olurum diyorsun ya? Onun senin gibi bir adama ihtiyacı yok. Anlaşılan bunca yıl vicdan azabı çekmişsin ama yok Barış, bize ikinci bir şans yok. Bugün için teşekkür ederim ama unut beni."

Barış sessizce yutkundu. Gözleri yere düştü ama hemen ardından bana tekrar baktı. "Biliyorum, hak etmiyorum. Ama ben seni unutamam, 18 yaşındaki Barış seni gördüğünde ne hissediyorsa 24 yaşındakinin de bir farkı yok... İki haftadır bir boşluğum olsunda yanınıza geleyim diye bekliyorum, ben kendimden eminim Gökçen. Ben seni tekrar kazanacağım."

"Özgüvene bak ya! Sen iyice uçmuşsun. Dünya senin etrafında dönmüyor Barış Alper. Beni bir kere daha dağıtmana izin vermem, öyle çocukça heyecanlara girmem bundan sonra." sesimi yükseltmemek için kendimi zor dizginliyordum.

Ankara Rüzgarı / Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin