~Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun, güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorsun, rüzgarı sevdiğini söylüyorsun ama rüzgar çıkınca perdeni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun.
(William Shakespeare)~∞
Radyoda bir şarkı çalıyordu.Bergen... Sen affetsen ben affetmem.
Kalbimde ise,hâlâ yanmaya devam eden bir ateş adına bir şarkı daha. Müslüm Gürses, Nilüfer.
Nilüfer bendim. Mezarımda öylece bekleyen tek aşkım,daimi aşkım. Deikleri doğrumuydu bilmiyorum. Aşk herşeyi af eder miydi? Benim ona olan aşkım,ihanetini görmezden gelmeme yarayabilir miydi? Hayır.
Bu saatten sonra sanmıyorum.
"Yıldız,inmek istiyorum. Yanına gitmek istiyorum." Kapı kulpuna tutundum,inmek için hamle yaptığımda Yıldız beni durdurdu.
"Hayır,bu kadar kolay olmamalı. Hemen koy vermemelisin,yenge."
"Şu saatten sonra artık geri dönemezsin,geri dönelim. Daha fazla kötüleme. Hem saat geç oldu,önce annemlere uğrayalım,sonrada hastaneye gideriz." Son kez ona baktım. Bu son değildi,olamazdı da. Çünkü ben ondan her zaman beklediğim bir sevgi kırıntısını,hâlâ bekliyordum.
Kalbim ihanetini affedemiyordu.
İnsan, sevmediği birine, saygı bile duymaz mıydı?
Yıldız,arabayı çalıştırıp eve sürdü. Güler yüzünü eksik etmeyen Pare, kapıyı açarka geçmemiz için izin verdi. O sırada bacaklarıma dolanan bir adet Doğu. Yıldız'ın küçük kardeşi,ve bir yenisi daha... Tıpkı annesine benzeyen gözleri ile bana melül melül baktı.
Onu kucağıma alıp yanağına öpücükler kondurdum. "Sen beni mi bekliyorsun!"
"Nasılsın?" Dedi Pare,"İyi diyelim. Siz?" Sizden kastım, üçüncü bebekti. Kendileri biraz hızlılardı... Doğu,altı yaşındaydı ve bakması zor bir çocuktu.
Pare'nin doğumuna 2ay kalmıştı. Ve ,yine bir erkek çocuğu olacaktı.
"Bizde iyiyiz,geçin geçin." Dedi. Kucağımda Doğu ile içeriye geçtim. Bizi bekleyen kocaman bir aile vardı,içinde annemde...
Suratı asıktı. Biliyordu, yine onu görmeye gittiğimi...
Kayınvalidem Hazal hanım,hâlâ kayınvalidem diyordum,çünkü Arhan'la boşanmamıştık.
Yazardan
Fahriye,Arhan'ın karşısına çıkmak için zaman kolluyordu. Ama Fahriye'nin annesi Nurgül hanım buna karşıydı. Ona defalarca diyordu,'ölümden döndün' diye..
O gün,Fahriye ölümden dönmüştü. Fakat Arhan onu öldü biliyordu,bizzat kendisi istemişti bunu. Günlerce, mezarı başında ağlayan kocasını görüyordu.
Bir yani onu affetmek istiyordu, diğer yanı ise onun kendisine acımadığı gibi ona acımamak istiyordu. Canını yakmak istiyordu.
Göğsünde bir sancı oluştu.
Karnı burnunda Pare, kocasının yanına oturdu. "Adını düşünüyor musunuz?" Dedi, Nurgül hanım.
Yıldız kıkırdayarak,"Tabi Nurgül Teyzecim, olmaz olurmu. Batı, Kuzey,Güney ve daha niceleri." Diyerek güldü. Pare gözlerini belerterek,"Hayır canım tabiki,biz babasıyla düşündük. "
Yıldız kaşlarını kaldırdı. "Umarım çocuğun adını Şerafettin Ali falan koymazsın anne."
"Ne münasebet canım,Hayır. İsmini,Oğuz olarak düşünüyoruz." Dediğinde Yıldız rahat bir nefes verdi. "Ohh,çok şükür."
Pare umursamaz bir şekilde önüne döndü. Yıldız hic kardeş istemiyordu,bunu küçükkende belli etmişti. Ama bu kocasıyla kendi arasında olduğu için,kendi aşk tohumlarını yeşertmeyi seçmişlerdi.
-Ve aşk da cinayet kadar şiddetli ve tehlikelidir.-
...
Selamlarr en çok bu bölümü kısa tutmak istememiştim,ama maalesef hem çok vakit geçtiği için size çerezlik bir bölüm hazırladım. Ama diğer bölümü biraz uzun tutmayı planlıyorum ve son bölüm olarak sonunda kurguyu noktalayabiliriz, diğer bölüm vedalaşırız🥲
Bu arada Oruç tutan herkesin Allah orucunu kabul etsinnn♥️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haseki +18
Teen Fiction-Bütün bölümler düzenlenerek uzatılmıştır.- Dudaklarıma bir buse kondururken "seni seviyorum,ama biraz acı cekmen gerekiyor" Ben iki yıldır acı çekiyorum,bu ne ki? Boxerini çıkarırken onu izliyordum. Bir yere gelince utanman da kalmıyordu bu adamın...