Bölüm 10: Yama Yapılmış Gözyaşları

10.6K 553 146
                                        

"Bir insanı tanımak için illa onu yaşamak mı gerekir? Bir insanın kalbini çalmak için illaki onun gözlerine mi bakmak gerekir?

Dizleri kanayan bir kız çocuğuydum ben. Şimdi yaralarım sarılıyor, kabuk bağlıyor ve dikiş atılıyordu. Yaralar iyileşir ancak ardında izler bırakırdı. Sen unuttun sandığın anıları somut bir şekilde vücudunda taşırdın.

Sen unuturdun ama seni sen yapan şeyler unutmazdı.

~Günce'den."

"Allah abim olduğun günün belasını versin!" Alp eline aldığı tüyleri kenara koyarken sinirle homurdanıp duruyordu. "Niye varsın ki sen abi?! Niye varsın Allah'ın cezası!"

Ateş elindeki Türk kahvesini höpürtederek içerken bir yandan da sırıtıyordu. Şu an onun keyfi o kadar çok yerindeydi ki birisi çıkıp ebesine sövse umrunda olmazdı adamın.

Ateş boğazını temizledi ve "Yalnız senin abin olduğum gün siz veletlerin doğduğu gün oluyor. O günün Allah belasını vereceği kadar vermiş zaten abicim sen zaten niye bir daha bela diliyorsun ki?" dedi göz kırpıp. Alp'in gözleri anlık bana kayarken Ateş "Ayrıca annemle babam fantastik bir gece yaşadığı için ben varım." diye laflarına devam etti. Gerçekten garip birisiydi bu.

Elzem Hanım tabletini kenara koyarken "Alp'ciğim, bebeğim. Homurdanmayı bırak çünkü kırlentleri de siz dikeceksiniz." dedi yüzündeki o tebessümü ile. Hepimizin bakışları ona dönerken Arslan "E ebesinin gözü anne! Bu biraz abartı değil mi?!" diye sitem etti annesine.

Elzem Hanım anında tek kaşını kaldırırken Arslan yutkunup önüne döndü. Elzem Hanım da kahvesini yudumlamaya başladı yeniden. Anlayacağımız bu işten kaçış yoktu.

Oflarken Alp "Günce." diye fısıldadı. "Sen dikiş yapmayı biliyor musun?" diye sordu merakla. Bende sadece o ve Arslan'ın duyabileceği şekilde fısıldayarak "Bilmiyorum ki..." dedim ona doğru eğilip. "Hiç yapmadım."

Arslan da bize doğru eğilip "Nasıl yani?" diye sordu şaşkınca. "Eski annen sana hiç öğretmedi mi?"

Bakışlarımı ondan kaçırırken başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "Öğretmedi." dedim zaten kısık olan sesim daha da kısılırken "Genelde işiyle ve az buçuk olan itibarıyla ilgilenirdi." diye devam ettim.

Arslan bakışlarımı kaçırdığı an Alp'le birlikte bakıştıklarını hissettim. Elimdeki tüyleri sayarak kendi tarafıma ayırırken Alp "Bizde bilmiyoruz." dedi omuz silkip. "Beraber öğreniriz."

Arslan başını sallarken onayladı onu. "Evet!" dedi hevesle. "Birlikte bir sürü şey öğreniriz. Dikiş yapmayı, yemek yapmayı... Hatta örgü örmeyi de öğrenelim!"

Yüzüme bir tebessüm gelirken "Olur!" dedim bende hevesle. Onlarla bir şeyler yapma fikri beni çok mutlu etmişti şimdiden. Onlarında böyle şeylere hevesli olması beni daha da mutlu yapıyordu. Önceden heves ettiğim şeyleri birileriyle yapmak daha keyifli olurdu.

"Bıdı bıdı yapmayı kesinde ayırın tüyleri!" Ateş'in sesi ile işime devam ederken Elzem Hanım ayağa kalkıp tuvalete doğru ilerledi.

Aradan biraz daha zaman geçtiği an tüm tüyleri saymıştık. Toplamda üç bin dört yüz elli dokuz tane tüy vardı ve bunları üçe bölüp kırlentlerin içine dolduracaktık. Sessizce ofladım ve Ateş'e dönüp "Sanırım en nefret ettiğim abim sen olacaksın." dedim kaşlarımı çatıp. Bizi çok yormuştu bu tüy işi.

GÜNCE | Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin