Eda'dan
Ayaklarımı yere olabildiğince bastırırken hâlâ sahaya doğru ilerlememek konusunda Ahu'ya direniyordum. Peki Mert yakışıklı bir çocuktu. Üstelik kötü diyebileceğim özelliği yok gibiydi. Onu yıllardır tanırdım ama onun benden hoşlandığını bilerek yanına gitmek..
"Hadi ama!" dedi Egemen'in yanına hızla ulaşmak için. "Ne nazlı çıktın Eda."
"Ben abini oyalayamam Ahu." dedim yanaklarım kızarırken. "Yüzüne bile bakamam."
"O seni oyalar zaten." dedi. "Kendini göstermen yeter." Sahanın kapısına geldiğimizde sonunda Egemen ve Mert tarafından fark edildik. Egemen, Mert'e çaktırmadan Ahu'ya göz kırpınca ne yapacağımı bilemeyerek sırf yakalanmasınlar diye.
"Mert!" diye bağırdım. Ahu ve Egemen flörtleşiyor diye bunu yaptığıma inanamıyordum.
"Eda." dedi Mert bana doğru ilerlerken. "Ne kadar güzel olmuşsun." Hızla bakışlarımı kaçırdım. Üzerimde eşofman vardı! Ne güzeli? Ahu'nun koluna bir çimdik attığımda vermek istediğim mesaj hemen beni bu andan kurtarmasıydı ama beni umursamadan Egemen'e doğru ilerledi. Bakışlarımı tekrar Mert'e çıkardım.
"Teşekkür ederim." dedim iltifatı karşısında. "Basit bir eşofman takımı."
"Basit bir eşofman takımı olmasına rağmen sana çok yakışmış." dedi. Artık yalnızca yanaklarım değil boynum falan da kızarıyordu. Gözlerim Ahu'yla Egemen'e kaydı rahat bir şekilde sohbet ediyor, gülümsüyorlardı. Egemen'in bir şeyleri kabul ediyor olması güzeldi. Ben Ahu gibi olumlu düşünmemiştim. Egemen'in tamamen onu reddedeceğini emin gibiydim ama hayat işte. "Birkaç gündür bize gelmiyorsun."diye düşüncelerimi böldü Mert. Doğru söylüyordu. Ahu'nun evi bizim evden daha rahattı. Babası ve annesi bizi rahatsız etmezdi. Benim annem bizimle oturmayı severdi o yüzden her şeyi konuşamazdık.
"Sınav haftam." dedim. "Ders çalışıyorum."
"Doğru ya." dedi eli ensesindeki saçlarına giderken. "Farklı ortamlarda ders çalışamıyordun Ahu öyle söylemişti." Bunu bilmesine şaşırdım. "Derslerden başka ilgilendiğin bir şeyler var mı?" diye sordu. "Kafanı bulandıran dikkatini dağıtan düşüncelerini kaydıran.." Bakışlarını arkaya doğru çevirecekken Ahu'nun Egemen'in yanağına uzandığını fark etmemle.
"VAR!" diye yükseldim. Mert hızla tekrar bana döndü. Bu kız aklını kaçırmıştı! Hiç mi çekincesi yoktu. Abisi buradaydı. Egemen'i yanağından öpmekte neydi?
"Var mı?"
"Ne var mı?" Konu neydi? Panik olmuştum!
"Aklını karıştıran birisi var mı?" Başımı eğdim.
"Var birkaç gündür." diye bir itirafta bulundum. Mert'in yüzü düştüğünde aklımı karıştıranın kendisi olmadığını düşündüğünü fazla açık ediyordu. Aklımı karıştırıyordu. Ahu bana onun benden hoşlandığını söylediğinden beri onu düşünüyordum. Onu bu şekilde düşünmek midemde tarifi zor şeyleri harekete geçiriyordu. Kelebek? Bulantı? Öküz oturması? Artık kim nasıl tarif ediyorsa onu yapıyordu işte.
"Öyle mi?" dedi omuzları çökerken. "Sınıfta biri var demiştin o mu?" Ellerimi havaya kaldırıp sağa sola salladım.
"Hayır hayır sınıfta biri yok."
"Şu Serkan denen it-arkadaşın mı?"
"Serkan mı?" dedim şaşırarak. "Onun bir sevgilisi var hatta geçen gün beni takipten çıkarttırıp engelletmiş. Bir erkeğin kız olan arkadaşı olamazmış. Dün Serkan'la karşılaştık biraz mahçuptu bile. Ne kadar tuhaf değil mi? Serkan yani bu. Birbirimizin bebekliğini biliriz ama kız Nuh diyormuş peygamber demiyormuş. Serkan da abayı yakınca yapacak bir şey kalmadı ama kız bir erkek arkadaşım sevgili anlamında bir erkek arkadaşım olursa dörtlü buluşmayı onaylıyormuş ancak o zaman engeli kaldırabilirmiş çünkü benden emin olması gerekiyormuş-" dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne anlatıyordum şu an? Mert'te anlamıyor olmalı ki beni kesmiyordu bile. "Her neyse yani Serkan değil."
"O zaman kim?" Bakışlarımı kaçırdım. Hafifçe yutkundum. Ona nasıl sensin diyebilirdim ki? Bana bir itirafta bile bulunmamıştı. Ya Ahu'nun kuruntusuysa?
"Biri işte." diye mırıldandım.
"İsim vermediğine göre tanıdık biri mi?" Sessiz kaldım. "Etrafında kimseyi görmedim hiç."
"Oyuna mı geçsek?" dedim saçımı düzeltir gib yapıp kaçmaya çalışırken.
"Derslerine çalışacak hayatına birini almayacaktın." dedi. "Hiç yakıştıramadım." Cık cık cıkladı. "Olmadı yani. İnsan böyle bir şeyi nasıl yapar. Sınav senesindesin sen. Unut o çocuğu. Boşver. Derslerine çalış. Hem önünde kocaman bir ömür var. Karşına daha iyileri çıkar."
"Öyle mi diyorsun?" Hızla başını salladı. "Kafamı karıştırmasına müsaade etmeyeyim mi?" Başını bu sefer sağa sola salladı. "O zaman ondan uzaklaşmalı mıyım?" Bu sefer başını aşağı yukarı salladı. Ben de onu onayladım. "Ne kadar uzaklaşmalıyım?" Gözlerini düşünceyle etrafta gezdirdi.
"Bir kilometre falan yeterli."
"Bu biraz zor olacak." dedim. "Genelde karşılaşıp duruyoruz. Ona bir kilometre benden uzaklaş mı demeliyim?"
"Öyle de." dedi. "Pis koktuğunu söyle. Ondan iğrenir gibi yüz ifadesi takın ve defolup gitmesini söyle. Sen daha iyilerine layıksın!"
"O zaman geldiğimden beri sana söylemek istediğim bir şey var Mert." dedim.
"Söyle."
"Pis kokuyorsun." Elimle burnumu kapattım. "Uzaklaşır mısın? En az bir kilometre kadar." Hızla geriye çekildi. Afallayarak koltuk altlarını kokladı.
"Gelmeden önce duşa girmiştim." derken yanakları kızardı. Kısa kollusunu koklarken bir anda duraksadı. Başını kaldırdı yüzümdeki iğrenir ifadeye baktı. "Ne?" dedi. "Hayır şaka yapıyor olmalısın."
"Böyle demem gerekiyordu." dedim gülmemi tutarak. "İşe yarıyor mu?"
"Asla!" dedi. "Asla işe yaramaz."
"Ama ben senden daha iyilerine layığım."
"Hayır!"
"Pis kokuyorsun."
"Bu bir kabus olmalı!" dedi. "Seni kendimden iğrendirdiğime inanamıyorum." Kahkaha attım. Yüzünde şapşal bir ifade vardı. "Soğudun mu benden? Bak pis falan kokmuyorum. Ben en iyisiyim. Daha iyisini bulamazsın."
"Sınav senemde kafamın karışmaması gerekiyor."
"Azıcık karışabilir." dedi "Hiç önemli değil." Hızla arkasını dönüp Ahu'ya seslenecekti ki-
"AHU!"
Ahu, Egemen'e sarılıyordu!
"Ne oluyor lan! Lan ne oluyor oğlum!"
Şu kız temas etmeden duramıyor muydu!
***

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırk Kere Yazarsam?
Short StoryMert'in kardeşi: Bir şeyi kırk kere söylersen olur derler. Mert'in kardeşi: O zaman başlıyorum. Mert'in kardeşi: Bana aşık olacaksın, Egemen.