Maviş: Antrenmandan çıktım.
Gülmeme engel olmadım. Birkaç gündür sürekli durum bildirimi yapıyordu. Başımı telefondan kaldırıp Eda'ya baktım. Yeni keşfettiği bir mobil oyunu gösteriyordu. Pek oyun oynamaktan hoşlanan birisi değildim ama heyecanlı anlatımını dinledim. Oynadığı bir önceki oyuna benzediği ama bunun ekstra özelliklerle doldurulduğundan mutluydu.
"Bu ara abin bana mesaj atıyor." dedi bir anda. Gözüm oyunda kalbinden vurduğu oyuncuda takılı kaldı. Abim. Eda'ya. Mesaj. Atıyordu. Bu kadar ileriye gitmiş miydi? Kız daha kendisine yeni Mert demeye başlamış abi sıfatını kaldırmıştı. Ne acelesi vardı bu çocuğun?
"Ne mesajı?"
"Bir mala." dedi yeni bir oyuncuyu hedef aldı. "Bir kıyafet linki-İşte oyun böyle oynanır adamım!" Adamı alnında vurdu! "Bir futbolla ilgili."
"Ne?" dedim olayın saçmalığı karşısında. "Mala? Kıyafet? Futbol?"
"Hep başkasına mesaj atıyormuş gibi yapıyor sonra ben kendi adımı söylüyorum o da özür dileyip muhabbet açıyor." Kız zekiydi. Oyunda ilerledi ve sonunda çalılıkta gizlenmiş adam Eda'yı vurdu. "Hass***!" Oyundan çıktı ve bana odaklandı. "Arkadaşlarımızdan birine mi yürümeyi düşünüyor? Basamak mıyım ben?" Kız zeki değildi. "Elçin mi acaba? Abin hakkında konuşup duruyordu zaten." Çay bardağımdan bir yudum alırken hayretle Eda'ya bakıyordum. "Geçen gün sizin eve sarma getiriyordu. Beş sokak öteden kokusu gelmiştir de Mert'in canı çekmiştir diye."
"Sanmam." dedim. "Elçin'den bahsediyorsun bizden nefret eder ve abim benden nefret eden biriyle sevgili olmaz." Abim bana biraz bağlıydı. Ailesine saygısızlık yapanla işi olmazdı.
"O zaman Zehra var ya o mu?" diye yeni bir fikir attı ortaya. "Onunla fazla yakınım belki abin konuya girmeye çekiniyordur bu yüzden sürekli konu açmaya çalışıyordur."
"Nesin sen çöpçatan mı?" Güldüm. "Neden birisi için sana yanaşsın ki?"
"Belki de öyle bir vibe veriyorumdur." Baştan aşağıya ona baktım. Öyle bir hissiyatı bir insan nasıl verirdi ki?
"Belki de başka bir vibe veriyorsundur." dedim. Yine anlamadı. "Senden hoşlanıyor neyini anlamadın?"
Yaklaşık beş dakika çıt çıkmadı oda da. Eda'nın nefes aldığından bile şüphe duyuyordum. İnşallah ölmezdi.
"Sürekli sana başka erkeklere bakmamanı ima ediyor?" diye jetonu düşsün diye biraz jetonu itekledim. "Derslerine odaklanman için uğraşıyor ki sevgili yapmaya vaktin olmasın. Ona abi demeni istemiyor? Sen bizdeyken dibimizden ayrılmıyor? İşi varsa da iptal ediyor?"
"Şaka yapıyorsun?"
"Sırf sen seviyorsun diye bitter çikolata stoğu var bize geldiğinde vermek için."
"O da seviyordur. Kafanda kuruyorsun." dedi. "Konuyu kapatalım."
"Kapatalım elbet." diyerek onu onayladım. "Abimi sana överek alçalmayı istemiyorum. Bu bir kız kardeş için ne kadar zor bir durum biliyor musun?" Ama Eda şalterleri indirmişti bir kere. Ona ulaşamıyordum. Kendi kendine düşünüyor yapbozun parçalarını birleştirmeye çalışıyordu.
"Ne yani seviyor diyorsun öyle mi?" Yanakları kızardı. Elleriyle kendine yelpaze yapmaya çalıştı. "Şimdi nasıl size geleceğim ben? Abinin yüzüne nasıl bakacağım? Aynı ortamda nasıl bulunacağım? Yarın akşam basketbol maçı var nasıl geleceğim? Hastayım mı desem?"
"Sen bilirsin." dedim. "Ama gel bence. Egemen'le ben de orada olacağız. Sen abimi oyalanırken biz biraz cilveleşiriz. Biliyorsun Egemen biraz hödük açılması gerekiyor."
"Abinle nasıl aynı ortamda olacağım diyorum!" dedi yüksek sesle. "Sen onu oyala diyorsun."
"Kızım seni görünce gözü dönüyor. Egemen ile beni sırf sen oradasın diye çakamıyor. Yoksa aptal değil senin yüzünden aptallaşıyor-"
"Ahu Allah aşkına sus." Güldüm.
"Susayım de abimden iyisini mi bulacaksın?" Başıma yastığı geçirmesiyle kahkaha attım.
***
Sırf şu Mert için bu hikayeye yeniden başladığıma inanamıyorum resmen adam bir yıl sabretti ve Eda'sına kavuşuyorgfdghjklş

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırk Kere Yazarsam?
Short StoryMert'in kardeşi: Bir şeyi kırk kere söylersen olur derler. Mert'in kardeşi: O zaman başlıyorum. Mert'in kardeşi: Bana aşık olacaksın, Egemen.