Egemen
"Daha iyi misin?" dedim kaptana. Ses vermiyordu. Konuşmuyordu. Göz teması bile kurmuyordu. Hayatı altüst olmuştu. Senelerini bu spor için vermişken şimdi akıbeti belli bile değildi. Yeniden sahalara dönebileceği konusunda doktorlar kesin konuşmuyordu. Takım arkadaşlarımız yanına geçmiş olsuna uğrayıp gitmişlerdi. Ben ise gidemiyordum. Dün beni kovması neticesinde Mert ile kafeye gitmiştik. Aslında eve gidecektim ama Mert yakamı bırakmamıştı. Ahu ile de konuşmak istiyordum. Mert bir yakamı bıraksa konuşacaktım da. Buluşmayı teklif edecektim ama bir şekilde bu da elimde patlamıştı. "Kaptan." dedim sitemle. "Konuş da." Akşam beş sularıydı. Kafeden çıkıp hastaneye gelmiştim. Doktor çıkış işlemlerini yapabileceğimizi söylemişti bu yüzden kaptanın kıyafetlerini poşete tıkıyordum. "Bize geçeriz." dedim. "Annem sana hasta çorbası falan yapar."
"Eve gideceğim." dedi.
"Ben mi sana yerleşeyim?" Elimi enseme attım. Kaptanın evi aile evime ters düşüyordu. Aslında arkadaşlarla kaldığımız eve de ters düşüyordu. Biraz şehrin ucundaydı.
"Başımın çaresine bakarım." Başımı salladım.
"Sözlerin önem taşımıyor." dedim. "Ya benimle aile evime gelirsin ya senin evine ben gelirim." Kaptan yetimdi. Bir ailesi yoktu. Yani onunla biz arkadaşlarından başka ilgilenecek birisi de yoktu. "Ama sana yük olmak istemiyorum diyorsan aile evime gitmeyi tercih ederim. Yemekten, temizlikten pek anlamam."
"Egemen." diye uyarır bir ses tonuyla. "Defol."
"O zaman annemi arayayım bir tavuk suyu çorbası-" Attığı öldürücü bakışlarla elimi kalbime götürdüm. "Vuruldum sanırım." Normalde aptalca hareketler yapan biri değilimdir ama kaptanı sinir etmekten fazlaca keyif aldığım bir gerçektir. Odanın köşesindeki tekerlekli sandalyeyi yatağa yanaştırdım. "Sağdan soldan gelen geçen vuruyor zaten." dedim. "Alıştım artık." Sıkıntıyla bir nefes verdi. "Benimle yedi yirmi dört aynı evde mi kalmak yoksa aile evinde annemin beni senin başından savması mı? Üstelik gönlünü almam gereken müstakbel kız arkadaşım var. Aile evime gidelim lütfen kaptan." Kendisi yataktan destek alıp sandalyeye oturdu. Koltuk değneklerini ayarlayıp arabaya yerleştirmiştim.
"Eve gideceğim." dedi. Nefesimi sakince verip sandalyesini ittirmeye başladım. Çıkış işlemlerini halledip arabaya bindik.
"En azından şu ağrılı dönemi bizim evde geçir." Tereddütlüydü. Bunu fark ettiğimde ise direksiyonu bizim eve çevirdim. Onun da sesi çıkmadı. Annemi arayıp kaptanla geldiğimi söylediğimde ise mutlu oldu. Onu tanıyordu. Kapının önünde park ettiğim esnada Ahu'dan mesaj geldi. Trip attığım yönünde. Kısa bir göz attım. "Bir dakika." dedim Atakan'a ve Ahu'ya yanıt verdim. Haklı mıydı bilmiyorum çünkü onun benden mesaj beklediğini bile bilmiyordum. Kaptan sakatlandıktan sonra haberin gelmesiyle soluğu hastanede alıştım. Sabaha kadar kaptanla konuşmaya ona moral vermeye çabalamış sabaha doğru da koltukta uyuyakalmıştım. Bunları onunla yüz yüze konuşsam daha iyi olurdu. Arabadan indikten hemen sonra yolcu tarafına yürürken kaza linkini Ahu'ya attım. Annem kapıyı biraz mutlu biraz buruk bir şekilde açtı. Kaptanın saçlarını okşayıp ona teselli verdi ve içeriye girdik. Kaptan aile konusunda çekingen bir adamdı.
"Ben sana Egemen'in odasını hazırladım oğlum." dedi annem. "Egemen salonda yatar." Bu klasikti. Annem eve kim gelse beni odamdan atardı. "Çorba da hazır sıcak sıcak içiverirsin. Şifa olur." Atakan'a destek olarak odaya götürdüm. O yatağa oturduğunda dolaptan birkaç parça kıyafet aldım.
"Şimdi şöyle ki.." Ona döndüm artık yatakta uzanıyordu. "Benim bir saat kadar dışarıya çıkmam gerekiyor. Sen çorbanı içip uyu gelince iyi geceler öpücüğünü veririm." Atakan okkalı bir küfür savurduğunda hızla banyoya girdim. Yüzümdeki alaylı ifade soldu. Bakışlarımı aynadan alıp hızlı bir duş aldım. Üzerimi giyinip saçlarımı kurutma gereği duymadan banyodan çıktım. Kaptan henüz çorbasını içiyordu ama bakışları dalgındı. "Gelince oyunu kurarım birkaç el oynarız." Gözümle plastayshonı gösterdim ama oralı olmadı. Sıkıntıyla evden çıkıp parka yürümeye başladım. Doktorlar kariyerine yeniden dönebilse bile bunun için zamanı olduğunu söylemişti. süre zarfında da gerileyebilirdi. Kaptanlığı zaten elinden alınacaktı. Sözleşmesi feshedilebilirdi. Parkta gördüğüm ilk banka oturdum. Sıkıntıyla arka arkaya derin nefesler alıp vermeye başladığımda parkın girişinde onu gördüm. Hızlı adımlarla yanıma geliyordu. Bana hâlâ kızgın mıydı? Banktan ayaklandım.
"Ahu bak açıklayabilirim." dedim o karşımda durduğunda. "Ben mesaj beklediğini bilmiyordum ve haber vermem gerektiğini de. Kaptanın durumu kötü olduğundan onunla ilgileniyordum. Kariyeri bitmiş bile olabilir bu yüzden akşam üzere biraz gergindim-" Kollarını belime doladı. Başını göğsüme yasladığında bir an için durumu kavrayamadım. "Ben bu konularda pek iyi değilim." diye kendimi savunmaya devam ettim. "Atakan'a nasıl teselli vereceğimi düşünüyordum-" Kollarını daha da sıkı sardı.
"Yine de durumu bana açıklamalıydın." dedi geriye çekilip yüzüme baktığında. Başımı salladım.
"Bundan sonra öyle yaparım." Dudakları kıvrıldı. Bir an iç çekecek oldum. Yutkunarak başımı sağa sola salladım.
"Öyle yap maviş."
***
Yakında miyavlarsan şaşmam Egemenkjhgfhjk

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırk Kere Yazarsam?
Short StoryMert'in kardeşi: Bir şeyi kırk kere söylersen olur derler. Mert'in kardeşi: O zaman başlıyorum. Mert'in kardeşi: Bana aşık olacaksın, Egemen.