20. Bölüm

10.9K 1.2K 1.1K
                                    

Merhaba,

Nasılsınız?

Bölümler hakkında açıklama: Kitabımızın daha geniş bir kitleye ulaşabilmesi için oylarınıza ihtiyacım var. Bir bölümü artık beş bin kişiden fazla kişi okuyor. Bu yüzden, oy ve yorum sayılarımızı artırmak çok önemli.

Üzülerek bundan sonra bölümlere sınır koyacağımı söylemek isterim. Bir bölüm başına 200 yorum gelmesi gerçekten heves kırıcı, artık sınır geçildiğinde bölümü atacağım. İnanın koyacağım sınır sizin geçemeyeceğiniz bir yükseklikte değil.

Geçeceğinize inancım tam 🤍🫂

Sınır: Bin oy - bin yorum.

(Lütfen sınırı geçmek adına (.) nokta veya emoji atmayınız. Benim istediğim yorum gelmesi değil bölüm hakkında düşüncelerinizi görmek, okumak..)

Eğer oylarınızı verdiyseniz, sizi bölüme uğurluyorum.

Keyifli okumalar!

Elimde tuttuğum çay bardağını izlerken, sohbete dahil olmayı düşünmüyordum. Konuştukları şey ilgimi çekmiyordu. Daha doğrusu, aklım, yarım saat önce Sungur'un bana söylediği o cümledeydi.

"Belli etmeye çalıştığım şeyin şımarıklığım olduğunu nereden çıkardın?"

Aslında ne demek istediğini anlamıştım ama onu şımarıklıkla suçlamıştım.

Kaçtın, dedi içimdeki ses.

Kaçmıştım.

Benim için mesele, aşkıma karşılık almak değildi; mesele, onun tutarsız hareketleriydi. Bir an için o kadar açık konuşuyordu ki, elim ayağım birbirine giriyordu. Aynı şekilde, yarım saat önce olduğu gibi.

Bazense hiç konuşmuyor, sadece bakışlarıyla her şeyi darmadağın etmeyi tercih ediyordu.

Sezen, başını kucağıma koymuş bir vaziyette uzanırken bacağımın ağrımasına sebep oluyordu, ama ses çıkarmadım. Nişanlısı ile ciddi bir konuşma yapıyordu. En azından, bakışlarıyla bana verdiği izinle, okuduğum mesajlardan böyle düşünüyordum.

Nişanlısı da onun gibi Trabzon'luydu. Şans eseri bir düğünde tanışmışlardı. Sezen, horon oynarken yan yana gelmiş, elbisemin uzunluğu oynayışına engel olmasına rağmen, elimi hiç bırakmamıştı, demişti aylar önce. Nişanlısı tarafından bugünün sinyalleri o zaman verilmişti.

O düğünden sonra bir şekilde konuşmaya başlamışlardı. Şimdiyse nişanlılardı ve düğünün tarihi, aileler arasında tartışmaya açık bir konu haline gelmişti.

Sezen, son olarak, "Misafirliğe gittiğin evde yaşıtın bir kız varsa, ortadan kendini kaybet," diye kibarca yazmıştı. Ardından, "Saçmalama aşkım," cevabını alınca, aralarında küçük ama tatlı bir tartışma başlamıştı.

Gülümsedim, bakışlarımı izin vermiş olsa da rahatsız hissettiğim için başka bir yere çevirdim. Sungur, Çetin abim ve Ömer abim birkaç metre ötede, ellerindeki çaylarla ayakta durup sohbet ediyorlardı. Sungur'un sırtı bana dönüktü. Çetin abim ise yan durduğu için beni tam olarak göremiyordu. Onlara baktığımı fark eden Ömer abim oldu. Bana göz kırpıp hafif bir gülümseme gönderdiğinde, sırtı bana dönük olan Sungur, abimin bakışlarından yola çıkarak, omzunun üzerinden arkasına baktı. Bu kez onunla göz göze geldiğimizde, dudaklarında bir gülümseme vardı. O gülümseme abimlerin sohbetinden kalma bir gülümseme miydi, yoksa sadece bana bakınca mı ortaya çıkmıştı, bilemedim.

-SAUDADE-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin