O an her şey silindi zihnimden. Sadece Taehyung'un sesi, solgun yüzü ve elime düşen kan damlaları kalmıştı.
Seni sevmem için bana bir şans veremez misin, Jungkook?
O kadar beklenmedik, o kadar derin bir cümleydi ki... Boğazım düğümlendi. İçim ezildi. Kalbim... kalbim ne yapacağını bilemedi. Ama daha bir şey diyemeden, yukarıdan ayak sesleri duyuldu.
Hibiki.
Merdivenlerden hızla indi ve nefes nefese yanımıza çömeldi. "Taehyung!" Ellerini uzattı ama ben refleks olarak onun önüne siper oldum. O anda öfkemi kontrol edemeyecek haldeydim. "Geri çekil." Sesim boğuktu.
Hibiki irkildi. Ama gözleri hala Taehyung'taydı. "Ambulansı aradım. Geliyorlar." Tam o an dışarıdan siren sesi duyuldu.
Zaman durmuş gibiydi. İçimde bir şeyler parçalanıyordu ama şu an önemli olan tek şey Taehyung'un güvende olmasıydı. Kapının önünden ayak sesleri ve telsiz cızırtıları duyulduğunda, hemen kapıyı açtım. İki sağlık görevlisi içeri girerken bize doğru eğildiler ve üzerimdeki gözleri artık kapanmış olan Taehyung'a baktılar.
"Merdivenden düştü," diye zorlukla söyledim. "Zaten yaralıydı. Dikkatli olun."
Görevliler hızla yanımıza çöktü, biri nabzını kontrol ederken diğeri gözlerini açmaya çalıştı. "Bay Kim? Bizi duyabiliyor musunuz?" Taehyung başını hafifçe oynattı ama tepki vermek için fazla bitkindi.
Onu dikkatlice sedyeye aldıklarında içim daha da daraldı. Bacaklarımdaki ağırlık yüzünden zor ayakta duruyordum. Kollarım sanki hâlâ Taehyung'un vücut sıcaklığını taşıyordu. Hibiki de hızla ayağa kalktı ve onlarla birlikte yürüdü. Ama ben... ben bir adım bile atamadım.
Sedyeye yatırılan Taehyung'un gözleri kısa süreliğine açıldı. Bana baktı. Ama bir şey söylemedi. Ve sonra, gözleri yeniden kapandı.
Ambulansın kapısı kapanırken, soğuk bir rüzgar esti. Sanki içimde bir boşluk açıldı.
.
Hastane koridorları, yaşadıklarımızın gölgesi gibi ağır ve sessizdi. Ambulansla taşınırken aklımda yine o anın yankıları vardı; Taehyung'un yere düşüp, benim elimi tutarak dudaklarıyla öpücük kondurması... O anın içimde yarattığı fırtına, şimdi hastane odasının soluk duvarlarına sızıyordu.
Yatak başında, Taehyung'un yaralı yüzüne ve alçıya alçı eklenmiş sol bacağına bakarken, kalbim yeniden acıyla yanıyordu. Doktorlar, yaralarının ciddiyetine rağmen onun hayati tehlikesi olmadığını, ancak birkaç gün boyunca gözlem altında tutulması gerektiğini söylüyorlardı. Her kelime, kulağımda çınlıyor, yorgun bedenimin her zerresine işliyordu.
O an, içimdeki umutsuzluk ve aynı zamanda bitmek bilmeyen endişeyle yanıp tutuşurken, Hibiki düşüncelerimden ayırdı beni. "Sen artık gidebilirsin, ben ona bakarım."
Gerçekten şu anda bu kadını çekebilecek halde değildim.
"Neyi olarak onun yanında kalıyorsun?" Sesim inanılmaz derecede sakindi. Yorgundum, ondan olabilirdi.
"Sen bugün fazla haddini aştın." Kollarını göğsünde çaprazladı, bana sanki alt tabakaymışım gibi bakan bakışlarına karşılık iç çektim.
"Kim olduğunu zannediyorsun?" dedim, "Sen Taehyung'un hiçbir şeyisin. İş için evlendiği bir kadından başka bir şey değilsin." Taehyung uyanmasın diye sessizce konuşuyordum. Yatağın iki yanında birbirimize nefretle bakıyorduk.
"Peki ya sen?" dedi, birde sırıtıyordu. Taehyung bu haldeyken sırıtıyordu. "O seni kullanıp atmadı mı? Sonra da benimle olmadı mı?"
Başım zonklamaya başlamıştı. Burada konuşulacak konu değildi. Bu kadınla konuşacağım bir konu hiç değildi. "Ah, gerçekten onunla birlikte oldun diye kendini bir şey mi sanıyorsun?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
are you nasty? ✓
Fanfictionjungkook, patronu ve seks partneri olan kim taehyung'un düğününe gider.