1 BÖLÜM

89 9 1
                                    

Merhaba saçma birgüne ve yaşama başladık yine. Neredeyse 48 saattir uyumuyorum. Uykum varmı? Hayır. Yatağımdaydım eskişehire açılan penceremden insanların seslerini ve görüntülerini anlamaya çalışıyorum. Neden daha eğlenceli ve ilgili bir hayatım yok? Artık 2hafta oldu evden çıkmayalı. Ama bugün şeytanın bacağını kırıp dışarıya çıkacağım.

Ben Aslı 19yaşında genç kendi yaşamı olan bir kızım. Sıkıcı ve sıradan bir hayat yaşantım var. Aslında böyle iyiyim. Yeni bir kaos yada, değişiklik istemem. Babam annem ve abimle yaşıyordum. Taki 18yaşım olana kadar. İstanbuldan uzaklaştım ve eskişehirde kendi yaşamımı kurdum. Bence bukadar açıklama yeter.

Soğuk bir duş sonrası mini mutfağımda dışarıdan söylediğim espressomu yudumluyordum. Bir yıldan fazlaydı artık burda yaşıyordum. Hiç arkadaşım yoktu. Sadece sosial medya üzerinden takip ettiklerim vardı sadece. Onlarlada çok az iletişimim olurdu. Yani bildiğiniz gibi çok sıradan ve sıkıcı bir hayat yaşıyordum.

Odama dönerek üzerimi değiştirdim. Ne giyindiğimin önemi yoktu kıyafet olsun yeterdi. Siyah belimden saçlarım vardı. Hep açık bırakırım dışarı çıktığımda. Çünkü yüzümün görünmemesini sağlıyor. Yaşadığım şehir ve cadde sıradan ama çok güzeldi. Her mahallesi ışıklı ve sevimli insanla doluydu. Tek sevimsiz olan bendim..

Spor ayakkabılarımı giyerek evden çıktım. 2hafta sonra nihayet dışarıya adım ata bildim. Kendime ve eve kapanmıştım. Günümün çoğusu yatmak ve telefonla geçiyordu. Soğuk caddede yürüyordum. Beni gören herkes gülümsüyordu çünkü burda çoğu insan beni severdi. Bide takıntılı komşu var.

İsmi devran, bu ne isim? İçip içip kapıya dayanıyordu. Birkaç kez polise şikayetde etsem vazgeçmedi. Bende artık boşverdim zaten başka bildiği yoktu. Leş bir herif.. nereye gidiyordum hiç bir fikrim yok. Sadece yürümek bazen iyi hiss ettirir.

Duş alıp çıktığım için bu soğukta hastalanacağımı biliyordum. Hobiniz ne mesela? Benim yok. Hayatımda hiç meşgül olacağım bir işim yok. Caddenin sonuna gelerek parka girdim. Bankların birine oturdum. Önümde benden 15adımlık uzakta bir çift vardı.

Bir-birilerine gülümseyerek konuşuyordular. Sanırım sevgiliydiler. Dudaklarımın arasından derin bir nefes çıktı. Bu ah'tı. Sevememenin ve sevilememenin ah'ıydı. Ne acı ama. Evde oturarak sevilmeyi bekliyordum. Beyaz atlı prensimin beni bulup sevmesini ve aşkı bulmayı bekliyordum. Komik değilmi?

Cebimden telefonu çıkartarak babamdan gelen mesajı okudum. "Yarın akşama annenle sana geleceğiz" bir bu ekskti. Ev berbat haldeydi ve yemek yapmak gerekti. Cevap yazmayarak çıktım. Neden geliyorlardı acaba? Önemli birşeymi olmuştu? Hep birşey olduğunda gelirlerdi aslında.

Oturduğum yerden kalkarak markete girdim. İyiki Yemek yapmayı öğrenmiştim. Alışveriş yaparak eve döndüm. Aldıklarımı yerleştirdim, üzerimi değiştim ve acıktığım için tost yaparak, kendi köşeme yani odamdaki caddeye bakan balkonuma oturdum. Saat daha sabah 11e geliyordu. Evi temizlemem için uzun bir sürem var...

(YARIN)

Çalan kapıyla oturduğum yerden kalkarak kapıya yöneldim. Annem ve babam gelmişti. Sevimsiz bir şekilde ikisinide karşılayarak hoşgeldin faslını geçtik. Sofraya oturduk kimseden ses çıkmıyordu. Çatal bıçak sesi vardı sadece odada. "Evleniceksin" yediğim lokma boğazıma takıldı. birşey söylemedim.

"Yarın adam gelip seni alacak tanışın daha sonra küçük bir nikah yapacağız" ciddiydi. Bu adam ciddiydi. "Anlamadım?" Bakışlarımı kaldırarak babama baktım. Annem birşey demiyor sadece yemek yiyordu. "Annen sana anlatacak size afiyyet olsun" babam masadan kalkarak oturma odasına geçti.

"Anne?" Annem sert bakışlarını bana çevirip konuştu. "Babanı duydun. Evleneceksin evlilik yaşın geldi geçiyor genç kız oldun artık. Adamla sen tanışırsın. İş gereği o adamla evlenmen gerek. Yoksa iflas ederek elimizde ki herşeyi kayb ederiz" söylediği sözler karşısında sadece çatalımı havada durdurmuştum. Birşey demeye hakkım varmıydı? Yoktu.

"Anladın mı kızım?" Ne anladım diye bildim nede başka birşey. Başımı eğerek anneme yemekte eşlik etdim. Tanımadığım sevmediğim bir adamla evlenmek garipti. Hayatımız kurallar üzerine bağlıyken bu kadar ireli gide bileceklerini sanmazdım. Ben daha gençtim. Özgürlüğümü şimdi yaşayıp hiss ediyordum.

Yemek bitmişti. Annemle babam birşey demeden çıkmış gitmişti. Hep böyle yaparlardı, gelince nasıl olduğumu sormadan kendi söylediklerini söyler giderlerdi. Ben kabullenmiştim. Ama yarın için hazır değildim. Makinede yıkanan bulaşıkları beklerken düşünmek kafayı yedirtiyordu.

Adam kimdi? Nasıl biriydi? Yaşı kaçtı? İsmi neydi? Anlaşa bilecekmiydik? Acaba çapkınmıydı? Makinenin durma sesiyle daldığım fikrlerden çıkarak yıkanan bulaşıklıları kurulayarak yerine dizdim. Saat gece 11e geliyordu. Odama çıkarak yatağıma girdim. Üşüyordum. Tabi hastalanmıştım. Telefona bakmak dahi istemiyordum. Yorganımı kafama çekerek uyumak istedim.

Telefonumun vp bildirimiyle komidinden telefonumu aldım. Numaram çok az kişide vardı. Kimdi bu? "Yarın seni almaya geleceğim" bu galiba o adamdı. Profil resmine tıkladım. Yoktu. Araştırmalar yaptım ama adam hakkında hiçbirşey yoktu. "Sen kimsin?" Yazarak gönderdim.

Ve sadece görüldü atarak çıktı. Bu adamla işimiz vardı. Telefonu komidine bırakarak gözlerimi kapatdım. Uyumam lazmdı. Birazda olsa uyumak. Bilgisayardan şarkı açıp uyumam gerekti ve öylede yaptım. Uykunun kollarına bırakarak kendimi teslim etdim. Belkide bu bir yeni başlangıçtı. Belkide hayatımın altı üstünden daha iyi olacaktı..

(YARIN)

Alarm sesiyle açtım gözlerimi. Yada kapı sesi? Bu o leş herif olmalıydı. Hep her sabah ve her gece içerek kapıya gelirdi. Yemin ederim varya.. bıktım sinirle kalkarak yatağımın altına sakladığım bezbol sopamı alarak kapıya geldim. Açtığım gibi "yeter Allahın cezası diyerek tam kafasına yedirdim sopayı"

Birşey oldu. Karşımda ki başka bir adamdı. Leş herif yani devran değildi. Gözlerimle birlikte ağzım açık kalınca sopada elimde havada kalmıştı. Karşımdaki adam kafasını tutarak kızgın ifadeyle yüzüme bakıyordu. Hemen sopayı eve fırlatarak kapıyı sonuna kadar açtım. Gerizekalı ne yaptın? Ne yaptım?

Karşımda acıdan kafasını tutan adam ve ben vardım. Çatık kaşları,1.80lerin üzerinde boyu,siyah iri gözleri vardı. İri yarı bedeniyle karşımda dururken etkisine almıştı beni. "Ne yapıyorsun kızım?" Adamın gür kendine özgün sesiyle kendime gelerek telaşlı ve korkak sesimle konuştum. "Ben özür dilerim sizi o adam sandım"

Çatık kaşları biraz daha çatılarak "hangi adam?" Diye sordu. Daha sonra etrafına baktı. Kaşlarını salsana oğlum yabaniye benziyorsun.. "siz iyimisiniz çok özür dilerim gerçekten" tanımadığım adamın kafasını patlatmıştım. Bendekide ne güçmüş ha.. "sorun değil artık içeri geçe bilirmiyim?"

Kapıdan çekilerek "tabi buyrun" ikimizde içeri girdiğimizde kapıyı kapatarak banyoya koştum. İlk yardım çantasını alarak mutfağa koştum. Adam kafasını tutarak etrafı inceliyordu. "Kanıyormu?" Dedim eline bakarak. "Hayır o kadarda sert vurmadın" içimden bir oh geçti. İlk yardım çantasından çıkardığım beze su vurarak ona uzatdım.

Siyah gözleriyle yüzüme bakarak beni inceledi. Bezi masaya bırakarak "kafanıza tutun lütfen" dedim. 5dakikanın sonunda oturduğum sandalyeden kalkarak "geçti mi dedim?" Sadece kafasını salladı. İyi gözüküyordu. Şimdi gide bilirdi. Ağzımı açacakken "hazırlanacakmısın?" Dedi. Anlamsız gözlerle baktım.

"Anlamadım?" Yerinden kalkarak "beni tanımıyormusun?" Nereden tanıyacağım kafasına yanlışlıkla sopayı geçirdiğim adamı nereden tanıyayım ben? Sadece başımı hayır anlamında salladım. "Baban bahs etmedi mi aslı?" Tehlikeli sesiyle ve etkisine alan gözleriyle üstüme etkisini saldı.

Bu benim evleneceğim adamdı..

MESAFEWhere stories live. Discover now