Selamlarr. Kısa ama çok olaylı bir bölümle geldik.
Yakın zamanda wp kanalıma birkaç özel bölüm atacağım, wp kanalıma katılmayan varsa katılsın lütfen; özel bölümleri kaçırmanızı istemiyorum.
Oylar ve yorumlar sizde, keyifli okumalar.
Sevgiler, yazalven
❄️⛓️
"Şimdi bana kim olduğunu anlat, Lau."
Sonu. Yolun sonu. Sonu. Aklın sonu. İçimde yaşattığın her şeyin sonu. Onun sonu, benim sonum. Arkanda saklamaya çalıştığın ateşin elinde patlaması gibi ve içine düşen ateşe karşılık hiçbir şey yapamamak gibi. Bağırmak isterken susmak gibi; bu his bir yerlerden tanıdık ama ona hiç alışamayacakmışım gibi.
Emindim. Çok emindim. Ona yerleştirdiğim o çip, o askeri üniformanın içinde öyle iyi kamufle olmuştu ki eğer şüphelenmeseydi, asla bulamazdı o çipi. Asla. Şüphelenmişti. Benim ondan şüphelendiğim gibi. Ve doğduğu ilk günden bu yana; yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, birbirleri için ölümü bile göze alacak bir abi kardeş için şüphe ve beraberinde getirdiği güvensizlik, ikimizin de geldiği ve aşağısından düşmek olduğu bir yıkımın eşiğiydi. Her şeyle sınanmaya dayanabilirdim. Ama abimle değil.
Hiçbir şey söyleyemedim bir süre. Gözlerime bakıyordu Akkan, gözlerime bakıp bir cevap bulmaya çalışıyordu. Ama bunu yaparken kardeşine bakıyor gibi değil, yabancıya bakıyor gibiydi. Aramıza uzun bir ayrılık girmişti onunla ve şimdi, ne o beni tanıyabiliyordu ne de ben onu.
"Her şeyi anlatacağım sana," dedim kuruyan dudaklarımı ıslatarak, içimde alev gibi büyüyen hisleri de yok etmek istedim ama olmadı. "Ama önce sakinleş."
Son cümlemi duyduktan sonra gözlerinde bir öfke yandı. "Sen bana ihanet edip bir de benden sakinleşmemi mi bekliyorsun?"
Benim gözlerimde daha büyük bir öfke yandı. "Sana ihanet falan etmedim!" Sesim kontrolümden bağımsız yükselmişti. "Her şey senin, sizin iyiliğiniz içindi Akkan!"
Dişlerini sıktı ve geri çekildi. Bunu yaparken aklının içinde deliren bir tarafa söz geçirmek istiyormuş gibiydi. Bakışlarında yanan öfke büyüdükçe büyüdü, salonun içinde ileri geri volta atarken eliyle burun kemiğini sıkıp öfkesinden uzaklaşmaya çalıştı ama öfke kontrolü olmayan bir adamdı; sakinleşmeyi başaramadı. Gözleri tekrar bana döndü. "Anlat artık Laren! Lauren! Lau! Hangisiysen artık, anlat."
Bu sefer dişlerini sıkan taraf bendim ama ikimizden biri sakinliğini koruyamazsa kavganın çok ciddi bir boyuta gireceğini bildiğim için durdurmaya çalıştım kendimi. Ayaklarımın bağı çekilmiş gibiydi, derin derin soluklanırken göğsüme diken batıyor gibiydi. Sandalyeyi çekip oturdum, hiç düşünmeden o da sandalyeyi çekip karşıma oturdu ve öfkeyle parlayan bakışlarını bana çevirdi. "Kardeşimin ihanetini hazmedemedim daha. Susmasını da. Sabrımın sonundayım. Anlat artık!"
Onun gözleri bana hep şefkatle bakardı, mavi bakışlarının ardında öfke görmeye alışkın değildim; yadırgadım, garipsedim; aklımdaki her şey uçtu onun bu bakışından sonra. Her şeyi kabullenip her şeye göğüs gerebilirdim belki, belki, çünkü hangi koşulda olursa olsun abimin yanında olacağını bilirdim. Şimdi böyle hissetmiyordum. "Birincisi," dedim gözlerine bakarak. "Bana sesini yükseltemezsin çünkü ne yaptıysam iyiliğin için yaptım. İhanet olarak görmenin sebebi, operasyonun başarı ihtimâline çok inanmandı. Ama objektif bir gözle bakıldığında bu ihtimal yarı yarıyaydı. Evet, siz birlik olup suikastçıları indirebilirdiniz belki ama diğer bir ihtimalle onlar, gizli bir donanmayla ada etrafını sarıp hepinizi öldürebilirdi. Bunun ihtimali değil yüzde elli, yüzde bir bile olsa aynı şeyi yapardım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALACAKAN
Teen FictionKalbini savaş meydanında bırakmış bir asker, o intikamı elbet bir gün alır. ... Alakurt lakâbıyla bilinen Kurter Alacakan, ülkesinin en başarılı askerlerinden biridir. Bir gece vakti timiyle gittiği Kafes operasyonunda timdeki dostlarını acı bir şek...