"Seni domine etmek benim için bir zevkti, tatlım. Gerçi senin gibi birinin kontrolünü ele geçirmek kolay olmadı, itiraf ediyorum. Fakat artık kim olduğumu biliyorsun, zorluklar her zaman beni daha çok cezbeder. Bir dahaki sefere kimin daha baskın olduğunu tekrar mı kanıtlayalım, yoksa bu zaferi kabullenip sessizce dizlerinin üzerine çöker misin?"
- Taş Duvarlardan İçeri Yıldızlar Giremez, sayfa 189
13. Bölüm: "İlk Teslimiyet"
"Gardiyan Taehyung!"
Öğle vaktinde Taehyung yemekhaneye doğru yürüyordu. Jungkook için bir şeyler almak istiyordu. Onun sabahtan beri dayaktan başka bir şey yemediğini fark etmişti. Birinin adını seslendiğini işittiğinde arkasına döndü ve genç bir gardiyanla yüz yüze geldi.
"Ne var?" diye sordu, sesi sertti. "Ne istiyorsun?"
Gardiyan biraz tedirgin bir ifadeyle, "Bu sabah mahkûmlara gelen eşyaları kontrol ediyordum," dedi. "Mahkûm Jeon Jungkook'a böyle bir kitap geldi..." Kitabı uzattı. "Özel hücrede olduğu için size getirmek istedim. Kitap Rusça, o yüzden ne yapacağımı bilemedim..."
Taehyung kitabı eline alıp kapağını inceledi. Nazım Hikmet'in tüm şiirlerinin toplandığı kalın bir kitaptı. Zaten o dönemde Nazım Hikmet'i anca Rusça okuyabilirlerdi.
"Kuralları biliyorsun," dedi Taehyung. "İngilizce ve Korece dışında kitap kabul etmiyoruz. Bu yazarı ilk defa duydum."
"O halde... Çöpe mi atayım?"
Taehyung kısa bir an duraksadı. Kitapta ne yazdığını merak ediyordu. "Ben hallederim," dedi soğukkanlı bir sesle. "Sen işine dön."
Gardiyan uzaklaşınca Taehyung, yolunu değiştirip depoya doğru yürümeye başladı. Elindeki kitabı, sanki okuyabilirmiş gibi, ara sıra sayfalarını karıştırıyordu.
Taehyung, Jungkook'un anılarıyla dolup taşan depoya girdi. Raflara dizili kolilerin arasında dolaşırken gözleri, Jungkook'un eşyalarının bulunduğu kutuyu arıyordu. Bu kutulara, mahkûmların üzerlerinde bulunan kişisel eşyalar yerleştirilirdi. Genellikle tutuklu yargılanan ya da ceza süresi dört yıldan kısa olan mahkûmların eşyaları burada saklanırdı; dışarı çıktıklarında alıp götürmeleri için düzenli bir şekilde muhafaza edilirdi.
Nihayet Jungkook'un kutusunu bulan Taehyung, bantları parmaklarıyla yırtarak açtı. İçeride düzenli bir şekilde yerleştirilmiş eşyalar vardı. Kitabı kutunun içine koymadan önce, Jungkook'a ait birkaç parça eşya dikkatini çekti.
Ellerinde hafif bir titremeyle, kutunun köşesine sıkışmış dudak nemlendiricisine uzandı. Merakına yenik düştüğü bir anda kapağını açtı. Kokuyu içine çektiğinde, bal ve vanilyanın yoğun karışımı ciğerlerine yayıldı.
Kremin yüzeyinin hafif aşınmış olduğunu fark etti, üzerinde belli belirsiz bir iz vardı. Daha önce kullanılmıştı. Onun dudaklarına değmişti. Taehyung kendini tutamadı ve gülümsedi. Jungkook'un bunu nasıl kullandığını hayal etti.
Düşünmeden, dudak nemlendiricisini yavaşça kendi dudaklarına sürdü. Yumuşak dokusu, dudaklarında hoş bir his bıraktı ama bundan fazlası da vardı. Gözlerini kapattı ve zihninde Jungkook'un sıcak, yumuşak dudaklarının kendi dudaklarına değdiği o hayali anı canlandırdı.
Dudaklarını birbirine bastırarak bal ve vanilyanın tatlılığını hissetti. Bu kadar basit bir şeyin böylesine etkili olmasına şaşırıyordu. Parmakları hala nemlendiriciyi tutarken bir kez daha sürdü... Sanki Jungkook'un dudaklarıyla kendi dudaklarının arasında görünmez bir bağ kurulmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kletka | Taekook
FanfictionSosyalist Gazeteci Jeon Jungkook, Güney Kore'deki askeri darbe haberini aldıktan sonra Sovyetler Birliği'nden kaçarak anavatanına geri döner. Güney Kore artık hatırladığı gibi değildir. Sıkıyönetim altındaki halk ile askerler arasında amansız bir ça...