İyi okumalarrr yorumlarınızı bekliyorum!!
OY SINIRI 55
...
Ofise girdiğimizde Ector'dan herhangi bir iz yoktu.
Kerpeten ve balyoz masanın üzerindeydi.
"Hah," dedi arkamdaki Aiden. "Şimdi daha rahat takılabiliriz."
Yanımdan geçip ofisin kapısınaa ilerledi ve kilidi çevirdiğinde, hızla bana döndü ve aramızda kalan kurumuş mavi kan gölüne baktı. Kaşları hafiften çatıldı. Ensemdeki garip his arttı, boştaki elimi ister istemez enseme atıp ovuşturdum. Gittikçe büyüyen garip hissin sebebi az çok belliydi ve bir süre daha bu histen kurtulamayacaktım. Zaux'als bedenen burada olmasa bile ruhu hep aramızda gezecekti, daha doğrusu enseme yapışık kalacaktı.
Aiden gözlerini mavi kandan çekip masaya doğru ilerledi ve önünde durdu. "Bu kerpeten benim için mi?"
Ona baktım. "Evet, zincirlerini kıracağım."
Omzunun üzerinden bana bakıp minnet dolu gözlerini dikti.
Adımlarımı atıp masaya ilerledim ve Aiden'ın yanında durdum, diğer elimde duran cam kutuyu masanın üzerine yerleştirdim nazikçe. Neden nazik davrandığımı bilmiyordum, birazdan balyozla parçalayacaktım onu.
Parçalanırsa tabii.
Kerpeteni aldım, Aiden'a döndüm ve gülümsedim. "Hazır mısın Sabah Yıldızı, özgür kalacaksın."
Omuz silkti. "O kadar da çok heyecanlı değilim aslında."
"Neden?"
"Kanatlarımı hissetmiyorum, kapkek." dedi Aiden, hüzün dolu tınısıyla. "Zincirlerimi kırıp beni özgür bıraksan ne olur, kanatlarımı kullanamadıktan sonra?"
Derin nefes alıp verdim. "Belki bir yerlerde insan kanatları için fizik tedavi uygulayan doktorlar vardır, hım?"
Aiden küçük bir kahkaha attı. "Belki..."
Gözlerimi onun vücudunu saran kalın zincirlere diktim, ne kadar ağırdı bilmiyorum ama zincirleri kırdıktan sonra Aiden'ın üzerindeki yük az da olsa kalkacaktı ve buna alışması zor olacaktı. O güzelim kanatları artık zincirlerinden dolayı zulüm görmeyecekti, zedelenmeyecekti. Hırpalanmayacak, acı çekmeyecekti. Bazen Aiden'ın kanatlarındaki tüyleri yerlerde görebiliyordum, bazen de tüylerinin ucundaki kanı... kanatlarındaki etli eklemlerinin aşındığını, kanayıp yara olduğunu. Zincirlerin vücudunda bıraktığı izler kalıcı mıydı hiçbir fikrim yoktu, umarım değildir ama öyleyse de umrumda olmazdı.
Boynuna baktım, birkaç haftadır tasması olmayan boynuna; buğday teninde beyaz lekeler vardı.
Elimi kaldırıp boynuna götürdüm, tasmasının bıraktığı yara izlerini okşadım ve gözlerinin içine baktım. Beklentiyle bakan kahverengileri mavilerime kenetlendi, sabırsızdı. İçten içe heyecanlı, iç içten içe üzgündü.
"Pes etmek yok," dedim gülümseyerek. "Sen bu saatten sonra özgür bir adamsın."
Yutkundu. "Pes etmek yok," dedi beni tekrar ederek.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genesis
Fantasy[TAMAMLANDI] Tuhaf tiplerle dolu hapishanede danışmanlığa başlayan William, aynı zamanda deli bir bilim insanı olan babasının inşa ettiği gizli laboratuvarda zorlu bir yolculuğa çıkar.