Bölüm 4: Yolun Sonundaki Ev

11.1K 529 147
                                        

"Yeni bir ailede yaşamak yeni bir başlangıç yapmak kadar imkansız geliyor bana sevgili günce. Eskiden renksiz bir evde yaşardım, alışmıştım ama şimdi ise nereye gideceğimi bile bilmiyorum.

Lütfen dünya gül bana.

~Günce'den."

Zaman ilerlerken kimseye hesap vermek zorunda kalmadı hiç. Her zaman akıp gitti ve kimse ona 'neden' akıp gidiyor diye sormadı hiç kimse ona 'dur' bile demedi hiç. Herkes biliyordu zaten. Ona dur desen daha hızlı akar, ona ayak uydurmaya çalışsan seni kendi dünyasından atar. Böyle bir şeydi zaman. Sevgiyi nefrete dönüştürürken aklındaki tüm soruları bir anda silip atardı. Kilitlediğin kalbinin zincirlerini bile öyle bir anda kırardı ki hiç anlayamazdın bile.

Niye benim zincirlerimi kırmıyordu bu zaman? Beni ne kendi dünyasından kovuyordu ne de zincirlerimi kırıyordu. Zincirlerimi kırmama bile izin vermiyordu.

Verdiğim kararların kötü sonuçlar doğurmasına alışmıştım ben ama sanki her bir karar verdiğim zaman sanki kötü bir şey olmayacakmış gibi verirdim kararlarımı. Sonuçta umut vardı içimde. Ölü bir çiçek her zaman umut taşırdı içinde. Sonuçta ona hala çiçek denmesinin sebebi içinde umut taşıması değil miydi?

"Burada yaşadığınızı zannediyordum." Sessiz çıkan sesim kimsenin duyamayacağı tondaydı lakin arabanın içi o kadar sessizdi ki herkesin duyduğuna emindim. Yağan kar arabanın camını ıslatırken gözlerim sadece araba camına düşen karın şeklini yakalamaya çalışıyordu. Yılın ilk karıydı. İnce İnce yağıyordu ve saatler sonra yavaş yavaş yağan kar kendini tipiye çevireceğini belli ediyordu.

İçinde olduğumuz BMW i7 havalimanına giriş giriş yaparken Elzem Hanım onlarla gelmeyi kabul ettiğimden beri yüzünden düşürmediği o gülümsemesi ile "Aslına burada yaşıyoruz diyebiliriz ancak asıl memleketimiz Diyarbakır." dedi bana doğru dönmeye çalışıp. "Hem İstanbul'da hem Diyarbakır'da şirketimiz olduğu için yılın bir dönemi İstanbul'da, bir dönemi ise Diyarbakır'da geçiyor."

Sessizce dediklerini dinledim. Aynı anda hem İstanbul'da hem Diyarbakır'da yaşamak benim için zor olabilirdi. Bir yere kolay uyum sağlardım ben lakin kolay uyum sağlamam bu şeyi sevdiğim ya da alıştığım anlamına gelmezdi.

Zaten bu aileye alışmam bile zor olurdu. Onlarla gitme amacım bile yoktu, amaçsız şeylere kolay alışılırdı ancak bu benim için tamamen zıt bir durumda. Onlarla gelmek bazı dakikalar boyunca bana hata gibi gelsede içimdeki o sesi hep yutmaya çalıştım. Sonuçta hata onların değil diyordu içimdeki onları savunan ses. Onlar sadece on yedi yıl boyunca ölen evlatlarının yasını tutuyordu.

Dün onlarla gelmeyi kabul ettiğim tarih 4 Ocak 2025'ti. Bir şeylerin değişmeye başladığı bir tarihti 4 Ocak. Bu değişim iki taraflıdı. Ben bir ihtimal zincirlerimden kurtulacaktım onlar ise tek kız evlatlarına kavuşacaklardı. Belki onlar yıllardır hayalini kurduğu bir şeye sahip olacaklardı ama ben sonu iyi mi kötü mü biten bilmediğim bir girdaba sürükleniyordum.

Onların suçu yok Günce, iyi onlar.

Arabadan inmek için elimi kapı kuluna uzattım ancak benden önce dışarıdaki bir adam daha hızlı davrandı. Orta yaşlarda olan ve dinç görünen bir adam kapıyı açıp benim inmemi bekledi. Bu durumu bir hayli garipsediğim için Elzem Hanım'a döndüm ancak o çoktan kendisi için açılan kapıdan çıkıp dışarıda bekliyordu.

"Hızlı ol." Duyduğum sesle hızlıca arabadan indim. Sabahtandır sessiz olan Alp ve Arslan benim yavaşlığım yüzünden diğer kapıdan inerken ikiside annelerinin yanına yürüyüp beklemeye başladı. Başka bir takım elbiseli adam bagajdan bana ait olan tek bavulu çıkardı. İçinde elbise yoktu. Sadece kitaplarım ve lazım olabilecek bir kaç eşyam vardı.

GÜNCE | Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin