12. BÖLÜM

47.3K 3K 3.6K
                                    

Özledim sizi.

Sindire sindire okuyun çünkü ağır bir bölüm bu.

Twitter'da bir topluluk kurdum. Oradan diğer okuyucularla birlikte Alacakan hakkındaki alıntıları ve kritikleri yapabilirsiniz. (Twitter hesabım: yazalven)

Oyları ve yorumları unutmayın, keyifli okumalar.

Sevgiler, yazalven

❄️⛓️

12 | SINADIĞIN VE SINANDIĞIN

Beni öptü.

Dudaklarını, dudaklarımda hissettiğimde sanki zaman durdu; ben silindim, o kaldı. O, hissettirdikleri ve bende yaktığı ateş, bana yaptığı şey, bu, her neyse... Hayatımda hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Sanki yaşam nefesi üflüyordu dudaklarıma, kalbimin ritmini darmaduman etmesine karşılık bana hayat verir gibi öpüyordu.

Alacaklı gibi. Dudakları, dudaklarımdan alacaklı gibiydi. Dudaklarım, dudaklarından alacaklı gibiydi. O beni öptükçe geri durmuyor ve karşılık veriyordum, ikimiz birbirimizi mahvediyorduk ama hiçbir mahvoluş, bunun kadar güzel olamazdı. Çok güzel öpüyordu; hem sert hem de kıyamazmış gibi. Eriyordum; kalbimle, ruhumla, bütün varlığımla ona çekiliyordum. Aramızdaki bu şey neydi bilmiyorum ama ona teslim oluyordum.

İki eli de yüzümün yanlarına yerleşti ve öpüşü derinleşti. İndiği her derinlikte karşılık veriyordum ona, o da verdiğim karşılığı geri bırakmıyordu; kavrıyor, benden kaybolmaya yüz tutmuş her şeyi tutmak istercesine bastırıyordu. Bende ona ait bir şey varmış da almak istermiş gibi öpüyordu.

Nasıl yaptı bunu bilmiyorum. Nasıl girdi hayatıma ve nasıl geldik onunla bu noktaya, bu noktada mahvolmaya. Bilmiyorum. Bütün neyseler, keşkeler, belkiler silindi aklımdan. Sadece o var ve ben hiç olmadığım kadar bencilce onu istiyorum. O, kaybettiğim bütün anlamlarımı avuçlarıma bırakıyor. Beni hem öldürüyor hem yaşatıyor. O, bende yıllardır geçmeyen bir yara ama öpünce iyileşiyor.

"Kurter," dedim derin bir nefes aldığımda, göğüs kafesim hızla inip kalkarken alnını alnıma yasladı. Gözlerimi yukarı kaldırıp ona baktım ama gözleri zihniminde bir kibrit yaktı ve aklımın içinden geçen her şeyi ateşe verdi. Gözleriyle denk düştüğümüzde kalbim tekledi, dudaklarım kıpırdamadı.

"Pişman mısın," Dudaklarımız arasında bir santimlik mesafe, hatta o kadar bile değil, bırakarak yaklaştı dudaklarıma. "Pişman mısın, söyle."

"Hayır." dedim tek bir saniye bile tereddüt etmeden. "Biraz bile," Yakasını kavradım. "Değilim."

"Seni," Çenemi kavradı. "İstiyorum Laren." Baş parmağı alt dudağımın üzerinde gezindi. "Çok."

Güldüm. Ben de seni. demek istedim ama kıpırdamadı dudaklarım. Derin derin inip kalkmaya devam etti göğsüm o sırada. Beni masayla kendisinin arasına sıkıştırmıştı ve yüzünü eğip bakıyordu gözlerime. Öpmek istedim onu bir kez daha. Sanat eseri gibi bir yüzü vardı, insan ona bakmaya kıyamazdı.

Çenemin üstündeki elini tuttum. Kendimi kontrol etmeye çalışıyordum ama olmuyordu. O da kendini kontrol etmeye çalışıyordu. Yaptığımızı hata olduğunun ikimiz de farkındaydık. Ama... Karşı koyamıyorduk, aramızdaki çekimi inkar edemiyorduk, birbirimizden ne kadar uzaklaşırsak uzaklaşalım yolun sonunda yine birbirimize varıyorduk.

"Kahrolmadan," Baş parmağı usulca yanağımı okşadı, geri çekilmek istiyor ama yapamıyordu. "Ayrılmalıyız. Sen yap bunu, ben senden gidemiyorum."

ALACAKANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin