[TAMAMLANDI]
Tuhaf tiplerle dolu hapishanede danışmanlığa başlayan William, aynı zamanda deli bir bilim insanı olan babasının inşa ettiği gizli laboratuvarda zorlu bir yolculuğa çıkar.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
aiden & william
...
Aiden... ona çok şey borçluydum aslında.
Nedeni bilinmez ama ona fazlasıyla imreniyordum. O, insanlar için olmasa bile tuhaflar için mükemmel bir örnekti. İnsan olan ben bile ona imreniyorsam, etrafında ona saygıyla ve sevgiyle yaklaşan tuhafları düşünemiyordum. On yıl önceki devrimi hayal meyal anımsıyorum, televizyonda haberlere çıktığı zamanı hatırlıyordum ve o zamanlar yalnızca on dokuz yaşındaydı. Bense yirmime yeni ayak basmış, okulumu bitirmeye çalışmakla meşguldüm. O yaşında koca bir devrimin başına geçmiş, binlerce tuhafı kanatlarının altına alıp yönlendirmişti. Bu, taktir edilecek bir davranıştı aslında.
Güçlüydü, hem de tahmin edemeyeceğiniz kadar.
Sevdiklerini kaybetmiş olması onu hırpalamıştı, derinden yaralamıştı ve on yıl geçmesine rağmen hala suçlu hissediyordu kendisini. Her zaman anlattığına göre Axel, insanlara güvenmiş ve devrim günü de ihanet etmişlerdi, bunun sonucunda da ilk ölen kişi Axel olmuştu. Aiden, o günden beri insanlara güvenmiyordu ve hatta nefret besliyordu ama o gün geldi, Aiden bir insana güvenmişti.
Bana.
Aiden, bana güveniyordu.
Yani sanırım.
Ne yazık ki Axel'ın yerini doldurabileceğimi sanmıyordum, kaldı ki Axel'ın yerini doldurmak gibi bir niyetim de yoktu. Ben onunla arkadaş olmaya çalışmıyordum, kim hoşlandığı veya etkilendiği biriyle arkadaş olurdu ki?
Ben olmazdım, anladığım kadarıyla Aiden da olmazdı.
Derin nefes alıp verdim, parmağımla asansördeki tuşa bastım; eksi yirminci kat, hapishane.
Koyu mavi gömleğimin kollarını dirseklerime kadar kıvırmış, uçlarını siyah pantolonumun içine yollamıştım ve yakasının altındaki siyah kravatımı düzelttim. Ardından kemerimden sarkan kılıfta yer alan silahı kontrol etmek için elimi üzerine yerleştirdim ve orada olduğundan bir kez daha emin olup iç çektim. Aiden'ı görmeye gidiyordum ama bir yandan gergindim çünkü tuhafların olduğu hapishaneye ilk kez gitmemi bırakın, oraya yalnız başıma gidiyordum kimsenin haberi olmadan. Orada başıma bir iş geleceğini sanmıyordum ama yine de bedenim gerilmekten kaskatı kesilmişti.
Asansör durdu ve kapı iki yana açıldığında küçük odaya adımımı attım, odanın köşesindeki masada uyuklayan gardiyan arkamdaki asansörün kapanan kapısıyla gözlerini araladı ve beni görür görmez oturduğu sandalyesinden kalktı. "Bay Goldsmith, sizin burada ne işiniz var?" diye soru yönelttiğinde, ona döndüm ellerimi arkada birleştirip.