17

1.1K 102 21
                                    

duru'dan

"Güzelim yanlış yapıyorsun." dedi kafasındaki bereyi düzeltirken, Barış. Havalar oldukça soğumuştu artık ve Barış beresiz antrenman yapamadığını söyleyip duruyordu. "Bak, ayağının içiyle." Ayağının içiyle vurduğu top ayak dibime gelince yorgunluktan derin derin nefesler alarak ellerimi iyi yana düşürdüm ve yerdeki ıslak çimlere baktım.

"Çok yoruldum..." diye mırıldandım ağlamaklı bir sesle. Oflayarak yanımda bitti Barış. "E sen dedin bana merak ediyorum antrenmanlarınızı diye, Florya'ya getirdim seni; yine yaranamıyoruz."

Barış tamamen iyileşmişti, Kerem ise birkaç güne aralarına katılacak gibi duruyordu. Göztepe maçı için antrenmanları yarın başlayacaktı. Barış Alper bunu söyleyince de merak etmiştim antrenmanlarını. As antrenmanlara girmek yasak olduğundan, bir gün önce yaptığı bireysel antrenmanına getirmişti beni ve bu hareketiyle kalbim kelimenin tam anlamıyla erimişti.

"Bu kadar yorucu olacağını düşünmemiştim." dedim kendimi yere bırakırken. Konuşurken dudaklarım arasından buhar çıkıyordu ve kulaklarımı hissetmiyordum; Barış bere konusunda haklı olabilirdi.

"Oturma yere, ıslak çimler!" Uyarısıyla omuz silktiğimde ellerini belime konumlandırarak havaya kaldırdı beni. Ağzımdan küçük bir çığlık çıkmasına engel olamadım. "Barış, ne yapıyorsun?" Kıkırdayarak bedenimi omzuna yasladığında kalçamın altından destekledi beni düşmemem için. "Çığırmasana kızım, hasta olacaksın; seni düşünüyorum."

Yerdeki topu ayaklarıyla havalandırıp dikerken yönünü içeriye doğru çevirdi. "Hadi gel, üstümüzü değişip gidelim."

"Böyle mi gideceğiz, bırak beni yere." dedim gülerek, lafımı ikiletmeden nazikçe ayaklarımın üstüne bıraktı beni. "Yemek yemiyor musun sen?" dedi soyunma odalarına adımlarken. Üzerime Galatasaraylı eşofman takımı vermişti buraya gelince, biraz büyüktü ama belindeki ipinden sıkmıştım güzelce.

Jelert'inkileri verdim diyerek çok komik olduğunu düşündüğü esprisine bir kahkaha da patlatmıştı ancak Jelert kim zerre fikrim yoktu.

"Yiyorum, niye ki?" dedim mırıldanarak. "Kuş gibisin kızım, tek parmağımla bile kaldırırım seni." Alayla gülerek soyunma odasına girince peşimden girdi ve kapıyı kapatarak başındaki beresini çıkardı. Kıvırcık, sarı saçları dağılmıştı; alnına düşüyordu birkaç tutamı. Gözlerim orada oyalandığında kalın kaşlarını çattı ve dudaklarına muzip bir gülümseme kondurdu. "Hayırdır, ne baktın?"

Cevap vermeden arkamı dönüp çantamı açarken arkamda bitip sağ elini karnıma yerleştirdi. Onu öptüğüm, Kerem'in kaza yaptığı günden sonra bu konuyu hiç konuşmamıştık. Hem de hiç. Hoş, konuşup kendimi germek hiç istemiyordum çünkü zaten içimde zorla bastırdığım suçluluk duygusunun gün yüzüne tekrar çıkması en son isteyeceğim şeydi. Hastanede olduğumuz gün mesaj atan numarayı engellemiştim ve birkaç saat sonra haberlere bomba gibi düşmüştü Kerem'in kazası.

Haberi ben girmemiştim.

İlk kim girdiyse, o mesajı kim attıysa beni tanıyordu. Duru Akyüz'ün Lilyana olduğunu biliyordu.

Barış Alper, kafasını çeneme yerleştirip hafifçe yüzünü bana çevirdiğinde titrek bir nefes çıktı dudaklarımın arasından. Kokusu büyüleyiciydi, başım dönüyormuş gibi hissettim.

"Barış..." diye mırıldandım kısık bir sesle.

"Hm?" diye anında yanıtladı boğuk sesiyle. Parmakları karnımın üstünde gezintiye çıkmışken çenesiyle boynuma düşen saçlarımı geriye atıp derin bir nefes çekti ciğerlerine. "Noldu yavrum?"

𝙜𝙚𝙣 𝙯 𝙡𝙪𝙫 | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin