Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker...
Sahnede, dalgalı saçları, üzerine tam oturan siyah takımı ile adeta salınan sevgilime gururla bakıyordum.
Yıllar önce mezun olduğu üniversitesine konuşmacı olarak katılmıştı. Onu en önde alkışlamak için buradaydım. Annesi babası onu yalnız bırakmamış bugün bize katılmıştı.
Senenin en başarılı girişimcisi ödülünü geçen ay almıştı. Dergi kapaklarına boy boy resimleri çıkmış, tüm sosyal medya onun adıyla kaynamıştı. Verdiği tüm emeklerin karşılığını almıştı.
Ona ortak olmak en az onunla sevgili olmak kadar verdiğim en iyi karardı. Parmağında parlayan tek taşsa bu hayatta ki tek başarımdı. Başak Şeren benim için bir markadan daha fazlasıydı.
"... tek sorunum buydu. Bir fanusun içine doğmuş olsak da aslında oradan çıkıp gelişmek, ya da orada kalıp olduğumuz yerde saymak bizim elimizde. Bu yaşıma kadar bana verilerle yetinsem de bir nokta benim miladım oldu. Belki canım çok yandı ama yeniden doğmayı bildim. Çok hayal kurdum ama bir noktada hayal kurmanın yetmediğini anladım. Belki burada otururken beni dinlemek canınızı sıkıyor. Çoğunuz benim zaten zengin bir aileden altın tepside doğduğumu düşünüyorsunuz... Ama hepimizin kaderi, hedefleri farklı. Sizin benden daha iyi olacağınızı ya da daha kötü olacağınızı biliyorum. Fırsatlar sizin peşinizden koşmaz sizin atacağınız adımlar sizi bir yerlere getirecek. Elimde kalemimle günlerce uyumadan çalışmasaydım... Bazen ağlamaktan pes etmenin eşliğine gelmeseydim... Emek verdiğim bazı şeyler çöp olmasaydı... Beynimin durduğu yerlerde pes etseydim emin olun ailemin zenginliği bir işe yaramazdı." Demiyordu. Her şeyi elimin tersiyle itip en dipten başladım diyemiyordu.
Daha geçen aya kadar arabam bile yoktu, küçücük bir evde kalarak, işini beğenmeyen adamlara boyun eğmek zorunda kaldığını kimseye demiyordu.
"Sizin yanınızda sizden başka kimse yok. Ne bugün size iş veren insanlar ne aileniz ne sevdiğiniz adamlar-kadınlar. En kötü gününüzde kendi başınıza kalacağınızı bile bile çalışın. Kendi kendinize ağlayıp o kağıtlar, kalemler eşliğinde dertleneceğinize emin olarak çalışın. Evet belki yanınızda sizi her zaman destekleyecek insanlar olacak ama sizi bir noktaya kadar anlayacaklar." Buruk bir gülümseme ile gözlerini sildi. "Bir çok üniversiteye staj imkanı, yeni mezun olan kişilere iş imkanı sağlıyorum. Hepinize iş imkanı sağlayamam ama ücretsiz eğitim ve gelişim kursumuza hepinizi bekliyorum. Merak etmeyin hocalarımız en iyi derecelerle mezun olmuş insanlar. Benim elimden sadece bu yardım geliyor, geriye kalan süreçleri size emanet ediyorum. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim."
Tüm mimarlık öğrencileri ayağa kalkıp alkışlamaya başladığında ailesi ile bende kalktım. Ellerim acıyacak kadar sert bir şekilde ellerimle sesimi duyurdum. Bakışları beni buldu. Gururumu hissetti. Yanına akın eden öğrencilerinin arasında bakışları bendeydi. Göz kırptığım da utançla gözlerini kaçırdı.
Tüm kargaşaya rağmen bir kaç saat içinde işini bitirdiğinde anne ve babasıyla sarılıp elinde ki gülerlerle yanıma geldi. "Nasıldım nasıldım? Çok heyecanlandım, çok boş konuştum galiba. Ölecektim kalp atışlarım ağzıma geldi. Bir kız bana idolümsün dedi çok tatlıydı. Sence yardımcı olmuş muyumdur? Ben çok seviyordum böyle konuşmacıları herkese kendimi sevdiremem tabii ama-" Dudaklarımı dudaklarına bastırıp durdurdum.
"Seni ölene kadar dinlerim ama çok yorgun ve terlisin. Hava soğuk arabaya geçelim." Titrediğinin farkında bile değildi.
"Off evet çok üşüdüm." Kollarımı bedenine sarıp arabaya kadar yürüdük. Arabaya biner binmez klimayı çalıştırıp ceketimi dizlerine örttüm.
"Harikaydın. Her söylediğin söz, her kurduğun cümle harikaydı. Herkes imrenerek dinledi seni. Hatta not ala ala dikkatle dinlediler. Bazı lavukları içi eridi, gözlerinde o beğeniği görmek canımı sıkmadı diyemem."
"En favori hayranım sensin aşkım üzülme." Benimle oynamak hoşuna gidiyordu ve bunu çok iyi yapıyordu. "Annem benimle gurur duyduğunu söyledi. Babam onu bile geçtiğimi, koltuğunu salladığımı söyledi." Ve bu bir kaç cümle onu çocuklar gibi şen etmişti.
"Diyorum sana babanı batıralım nasıl olsa mirasını almayacaksın diye." Evin tek çocuğu olsa da mirastan kendini men ettirmiş hepsini vakıflara bağışlayacağını avukatına söylemişti. Ailesinin ölmesine gerek yoktu babası emekli olduktan sonra bile şirkete geçmeyecekti.
"Aşkım birinin ekmeği ile oynarsak bizim teknemiz batar. Aynısını baban için de dedin Asiye ablayı düşün biraz. Gerçi biz ona bakarız." Babamla aram fena değildi. Eskisi kadar olmasa da barışalı çok olmuştu. "Canım senin makarnandan çekti yapar mısın?"
Çiçeklerini tutan elini elimin arasına alıp dudaklarıma götürdüm. Öptüğümde bile kıkırdıyordu. Bugün Başak mutluydu ve bunun sebebi yıllarını verdiği başarısıydı. "Yaparım güzelim. Sen istersinde yapmam mı? Alışveriş yapalım eve gitmeden."
Arabanın içini mesaj sesi doldurduğunda ekranı açıp aramıza tutum. Mesajı atan Tuncaydı. Sena ile balayılarından bir kare atmıştı gruba. Altına ise "Sizden önce evliliğin sefasını sürüyoruz sürünün köpekler" yazmıştı.
"Döveceğim bu çocuğu az kaldı."
"Üzülme aşkım bizde evleniriz elbet bir gün."
"Ajandan da bize bir gün ayıramadın ya Başak sana da aşk olsun." Tamamen o yüzden bu sene evlenememiştik. Bu sefer kariyerinin gerisinde olmak canımı sıkmıyordu çünkü onun yoğunluğu içinde bende vardım.
Hayatına, hayatının merkezine dahil olmuştum.
"Balayı var bunun, düğün hazırlığı var, kınası var nikahı var... En az 3 ay lazım bize en az 3..." Tek derdimiz buydu ve biz bundan çok memnunduk.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.