Bugün Regaip kandili canlarım. Hepinizin mübarek olsun 💚
Kitaplarımı lütfen çevrimiçi okuyun olur mu? Okunma sayım düşmesin.
Yorum ve oylarınızı bekliyorum. Hepsini okuyup çok mutlu olduğumu da bilmenizi isterim. Saygı çerçevesindeki eleştirileriniz bile beni mutlu ediyor. Teşekkür ederim şimdiden.
13 Yıl Önce, İstanbul...
Üç Atilla erkeği ay şeklindeki sandalyelerde yan yana oturmuş evlerinin salonlarında konferans veren anne ve eşini dinliyordu. Turan Atilla, karısını dinlerken gözleri parlıyordu. Sağındaki büyük oğlu ve onunda yanında kalan küçük oğlu ise sıkılmıştı. Yılda bir yaptıkları -Melisa’nın deyimiyle- doğal aile tatillerini anneleri ve eşi Melisa hariç kimse sevmiyor gibi görünüyordu. Turan ise yalnızca karısına olan aşkından sessiz ve uyumluydu.
Ataberk sabahtan beri oflayıp pufluyordu. Gökmen sessiz olsa da o da sıkılmıştı. 14 yaşındaydı ve bugün arkadaşlarını eve çağırıp bilgisayar oyunu oynayacaklar sonra da garajdaki motor ve arabalara bakacaklardı. Ama annesinin her yıl, belli bir günde gerçekleştirdiği bugün asla ertelenmez, asla iptal edilemez ve hiçbir aile üyesinin katılamama gibi bir hakkı da bulunamazdı.
Bugün Atilla’ların günüydü.
Ataberk tıraş olmaya ihtiyacı olan uzun, dağınık saçlarını annesini dinlerken karıştırdı ve tekrar ofladı.
Melisa, “2006 yılının aile günü tatiline hoş geldiniz hayat parçalarım.” Dedi neşeyle kollarını iki yana açarak. Ela gözlü, sarı saçlıydı; bu evdeki tek sarı saçlı ve hayat dolu kişi olabilirdi, küçük oğlu Gökmen ona en çok benzeyendi, dış özellik olarak değil, iç olarak… Kocaman gülümsedi ve elinde olmadan kocasını kendine bir kez daha aşık etti. Turan’ın yoğun bakan gözleri parlıyordu, eşinden bir saniye bile ayıramıyordu. Büyük oğluna verdiği en belirgin özellikti bu, dikkatli ve yoğun bakardı. Çoğu zaman bu bakışları Melisa’yı utandırırdı.
“Hoş bulduk hayatım.” Dedi Turan.
“Hoş bulduk.” Dedi baygın gözleriyle Ataberk.
“Hoş bulduk anne.” Dedi sıkılsa da hafif bir tebessümle Gökmen.
Melisa erkeklerine bakıp zaten geniş olan gülümsemesini daha da büyüttü. “Bugün ki planımız için kıyafetlerinizi hazırladım ve yataklarınızın üzerine bıraktım. Önce giyineceğiz, sonra aile arabamıza binip sinemaya gideceğiz.” Ellerini birbirlerine çarptı heyecanla. “Normal, sivil insanlar gibi.” Melisa’nın Turan’la evlendiği zaman en çok zorlandığı şey bu olmuştu. Normal insanlar gibi dışarı rahatça çıkamazdı. Biri illa ki tanır, fotoğraf çekilmek ister, sorular sorar ve onu boğardı. Özgür değildi. Evliliklerinin ilk yıllarında bu o kadar boğucu gelmişti ki kendisine Turan’la sürekli kavga ederlerdi. Hep gülen gözleri ve dudakları uzun zaman boyunca gülmemişti. Sonra Ataberk’e hamile kalmıştı, hamileliğinde Turan yarışlara gider, işi bitince gece yarısı bile olsa geri dönerdi. Onu da götürmek isterdi ama Melisa istemezdi. Sıkıldığı için gece yürüyüşlerine çıkarlardı, Turan gitmek istedikleri yerleri kapattırır ve Melisa’yı öyle götürürdü. Melisa dışarı çıkabildikleri için mutlu olurken kimse olmadığı için üzülürdü, karnındaki oğlu ve elini tutan eşinden başka kimseye ihtiyacı yoktu ama yine de normal olmayı özlerdi.
Bazen Bursa'yı özlerdi...
Ataberk doğduktan sonra ise bu bunalımımı gözle görülür şekilde azalmıştı. Oğlu ile ilgileniyor, vakit bulunca temizlik yapıp kendisiyle ilgileniyordu, yarışlardan dönen eşini çokça özleyip oğlunu uyutunca onunla vakit geçirirdi. Daha iyiydi o zamanlar.
Ataberk’ten sonra yalnız hissetmeleri kesilmişti. Sonra Gökmen doğmuştu. Artık daha da iyiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERENDİPÇE
RomanceAşkın rüzgarı saçlarınıza karışacak, kalbinizi S1000RR'dan daha hızlı attıracak. 🏍️💛