³⁴Aiden ve William

443 86 144
                                    

iyi okumalar,
yorum yapmayı unutmayın.

OY SINIRI 50

...

Asansörün kapısı açıldığında, Aiden'la beraber odamın bulunduğu yatakhanenin koridoruna çıktık.

Bir elimde Leonard'ın silahı, diğer elim yaramın üzerinde 325. odaya doğru ilerlerken, arkamdan gelen Aiden meraklı gözlerle ilk defa bulunduğu katı inceliyordu ve omzumun üzerinden ona baktığımda ağzının hafifçe aralanmış olduğunu, yanından geçtiğimiz kapıların numaralarını teker teker saydığını görmüştüm. Tatlıydı. Burası ikinci yatakhaneydi, bir de hemen üst katımızda başka bir yatakhane vardı. İki yüz oda yukarıda, iki yüz oda burada vardı. Hayal edemeyeceğim kadar büyüktü ve hayret vericiydi.

Eğer ki Dani'nin toprağı hissetmediğini düşünüp yukarıda bir yerlerde olduğumuzu varsayarsak burası epey kocaman bir ya bir tesis, üs ya da bir... uzay gemisi?

İçimden bir ses uzayda olmamamız için haykırıyordu.

Odamın önüne geldiğimizde elimi cebime atıp anahtar kartımı çıkardım ve ucunun kurumuş kanla kaplandığını gördüm. Gömleğim ve pantolonum kendi kanımla batmıştı, buraya üzerimi değiştirmek için gelmiştim ve peşimden de Aiden'ı sürüklemiştim. Kartı kapının yanındaki sensöre okuttuğumda açtım ve odaya girdiğimde, arkamdan Aiden da geldiğinde kapıyı kapattı. O odayı inceleyedururken, ben odanın merkezindeki masaya ilerledim.

"Burada mı kalıyordun?"

Silahı masaya yerleştirdim. "Evet."

Düşünceli bir şekilde homurdanırken, ona bakmadan giysi dolabımın önüne gelip açtım ve yaramdan yayılan ani acıyla tısladım. Hızlı hareket etmemem gerekiyordu sanırım. Birkaç gün yatağa geçip dinlenmeliydim ancak benim şu andan itibaren dinlenecek vaktim yoktu, bütün işler benim başıma yıkılmıştı ve böyle olmasını da ben istemiştim. Patron olacaksam eğer işi hakkıyla yapmalıydım. Dolabın içinde olanlara baktım, tişört ya da gömlekten başka bir seçenek yoktu.

İçinden koyu mavi bir kısa kollu tişört çıkarıp arkamda duran sandalyenin sırtlığına yerleştirdim. Halihazırda önü açık olan gömleğimi yavaş ve dikkatle yaramı zedelemeyecek şekilde omuzlarımdan sıyırdım, kanımın üzerinde kuruduğu gömleği yere bıraktım. Aynanın önüne geçip kendime baktığımda, elimi sargılı yaramın üzerine yerleştirdim ve parmak uçlarımla dokundum. Hayati organlarıma isabet etmemesi mucizeydi, birkaç santim daha aşağıda olsaydı bağırsaklarıma isabet edebilirdi.

Buradan direkt Leonard'ı görmeye gittiğimde, o silahtan çıkacak olan mermiden sorumlu değildim.

Ama bunu yapamazdım.

Gözüm bu sefer arkamda duran Aiden'a gitti yansımadan ve ona baktığımı görür görmez boğazını temizleyip başını eğdi. Bu komiğime gitmişken sırıttım. "Utanma, aynı vücut sende de yok mu?" diye sordum ve ona döndüm, açıkta kalan yapılı buğday tenli vücudunda gözlerimi gezdirdim. "Benden biraz daha tüysüz ve daha yapılısın ama olsun, aynı sayılır bence."

Başını kaldırıp bana baktı ve o da sırıttı. "Tabii." diyerek ellerini önünde birleştirdi, gözleri sürekli olarak vücudumu inceliyordu. "Sadece..."

"On yılı bahane mi edeceksin?" diye sordum alayla.

Başını iki yana salladı. "Hayır."

Onu onayladım. "Ben de öyle düşünmüştüm, Sabah Yıldızı."

Ona Sabah Yıldızı demem hoşuna gitmiş olacaktı ki dudakları tamamıyla kıvrıldı, başını tekrar eğip arkasını döndüğü gibi yatağıma ilerledi. "Sadece... garip bir an yaşıyorum." dedi ve yatağımın ucuna oturup bana baktı.

Genesis ᴮˣᴮHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin