selaamm🤍 bölümleri çok uzun tutmuyorum çünkü neredeyse her gün bölüm atıyorum biliyorsunuz, aşağıya da bölüm fotoğraflarını bırakıyorum keyifli okumalarr🤩
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
duru'dan
"Barış, Barış dur!" Çiçeği kaptığı gibi bir hışım evden çıkarken tabii ki peşinden ben de çıkmıştım. Nereye gideceğini, ne yapacağını bilmiyordum ancak sinirliydi ve onu bu şekilde bırakamazdım. Belki de Berkan'ın yanına gidiyordu, durduk yere kavga sebepleri olmak istemiyordum. Ben hayatlarına girmeden önce nasıl kardeş gibi olduklarını görmüştüm, aralarını bozan kişi olma fikri hiç de iyi durmuyordu.
Barış beni dinlemeden arabasına bindiğinde ben de kendiminkine binerek çalıştırdım, Rıfat ağabeyin meraklı bakışları arasında. O sırada da Barış'ı çaldırmayı ihmal etmiyordum ancak cevap vermiyordu, telefonu belki yanında bile değildi.
Ana yola çıktığımızda, yol boş olduğundan Barış basabildiği kadar basıyordu. Ben de kaçırmamak için yüklendim gaza, normalde bu kadar hızlı sürmezdim. İbre 150'yi gösterirken sollamak için hamle yapacak olsam da ters şeritten gelen arabayı son anda görmem ile vazgeçtim. Barış ise selektör çakıp duruyordu.
Camı aralayıp elimi çıkararak durmasını işaret etsem de açılan önü ile biraz daha hızlandı. "Geri zekalı!"
Aynaları kontrol edip ben de hızımı artırırken girdiği yoldan tesise gittiğimizi anlamıştım. Araya birkaç arabanın girmesi ile direksiyona vurdum sinirle. "Siktirin gidin ya, açın şurayı!" Kornaya bastım birkaç kez, mantıklı düşünemiyordum ve hız sınırının oldukça üstündeydik ikimiz de, neyse ki iyi bir şofördüm.
Tesisin önüne park ettiğinde arkasına yerleştirdim ben de arabamı, benden önce girmeyi başarmıştı. "Ya Barış dursana, lanet olsun!" Nefes nefese tesisin girişine geldiğimde güvenlikler geçmeme izin vermemişti haliyle.
"Abi!" dedim soluk soluğa, karşımdaki ihtiyar adama. "Bak gerçekten çok önemli, nolur izin ver geçeyim."
"Akreditasyonun var mı?" Kafamı olumsuz anlamda salladığımda omuz silkerek işine döndü. Ayağımla demir kapıya vurdum hırsla ve volta atmaya başladım. Ellerimi saçlarımdan geçirerek beklerken Kerem'in sesini duymamla kaldırdım kafamı.
"Duru?"
"Kerem! İçeri sokar mısın beni nolursun." İstemsizce koluna tutunduğumda kaşları çatılmıştı. "Tamam dur, sakin ol ne oldu?" dedi sakinleştirici bir ses tonuyla.
"Anlatırım, içeri girelim yalvarırım." dedim aceleyle. Kafasını sallayıp kolumdan tutarak güvenlikten geçmemizi sağladığında ona daha sonra teşekkür etmeyi aklımın bir köşesine yazarak içeri doğru koşmaya başladım, o da peşimden geliyordu. "Ya neler oluyor yine anasını satayım!"