Saçlarım ve makyajım yapılırken, arkadaşlarımın konuşmalarına gülmemek için zor tutuyordum kendimi.
Leyla; Kına tepsisini ben tutacağım diyor.
Melisa; En çok ben oynayacağım diyor.
Anneannem, zamanında ağabeyim ve bana sahip çıkamayan anneannem evlilik haberimi aldığı gibi gelmişti buraya. Ne olursa olsun, düğünümde yanımda olmalıydı. Ben geçmişin kirli izlerini silip attım zihnimden, her ne kadar ruhumda taşıyor olsamda..
Elime kınayı Metehan'nın Anneannesi sürecekti. Onunlada tanışmıştım, şuan herkes saçını ve makyajını yapıyordu.
Utku, ağabeyim, Metehan ve timi akrabalarından bir kaç kişi daha birlikteydiler ve onlarda hazırlanıyorlardı.
Leyla ve Melisa'nın hazırlığı bitmiş olmalıydı ki üstüne giyindikleri şık abiyeleri ile kuaför salonunda açılan roman havasıyla bir güzel kıvırtıyorlardı.
"Ama olmaz ki böyle!" Diye isyan ettim.
"Ne oldu kız?" Dedi Leyla.
"Benimde canım çekiyor!"
Herkesten bir kahkaha yükseldi.
"Sen kına gecende nişanlına cilve yapa yapa oynarsın" dedi Melisa.
Herkesten iddialı sesler yükselirken utandığımı hissetmiştim. Kuzenlerim de vardı, yüzlerini zor hatırladığım isimleri unuttuğum kuzenlerim.
Hepsi gençti, evli değillerdi.
Ama hiç biri benim kadar güzel değildi maalesef, bu konuda cömert olamayacağım. Kendime nankörlük edemem.
Saçım ve makyajım hazır olduğunda, Üstümdeki kınalığıma aynadan boydan boya baktım.
Kırmızı pırlanta taşlı, göğüs dekolteli omuzlarda duran ağır bir kınalıktı. Gerçekten ağırdı ama aşırı güzel görünüyordu.
Heleki kabarık eteği..
Prenses gibi hissediyordum, hatta çok fazlasıyla kendimi güzel hissediyordum. Çünkü insanların bakışları bana öyle bakıyordu.
Sanki ilk defa güzel insan görmüşler gibi..
"Ağabeyimler gelmiş!" Dedi Melisa coşkuyla.
Kalbim ağzımdaydı sanki. Kuaför salonunda bir kaç yalnız çekimim yapıldığında, herkes toparlandı. Bana görevliler kapıyı açtığında ben, ince uzun beyaz duvarları sarı ışıklı koridoru ayağımdaki kırmızı topukluyla yürüyordum.
Ellerimi önümde ettiğimin üstüne birleştirmiştim. Kapının önünde duran Metehan'ı görünce kalbim dahada hızlandı.
Durdum öylece, buz mavilerim ayağındaki ayakkabılarından yüzüne doğru yavaşça çıkmıştı.
Bu karizma neydi? Nasıl bu kadar yakışıklı olmuştu? Hayır.. zaten normalde de yakışıklıydı ama sanki boyut atlamıştı.
Tekrar ilerlediğimde bana uzattığı eline, yüzük olan elimi uzatıp tuttum.
Temasıyla eriyip gitmiştim aslında..
Onunda toprakları hayranlıkla bakıyordu bana. Henüz bir şey diyememişti, sanırım nutku falan tutulmuştu.
"Anneanne.." diye seslendi bizi izleyen anneannesine.
"Efendim oğlum"
"Bi' dua mua okusaydın nazar edecekler benim güzelime.." gözleri bana hayla aynı şekilde bakarken düşmemek için tek tutunağım olan Metehan'a daha çok tutundum. Sıkıca tuttum elini.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzler Silinmez
Romance"Gözlerin en kıymetli hazinemdi.." Öylesine yazılmış bir asker, doktor kurgusudur.