Annesinin ölümümden sonra zengin babasının çiftliğine taşınmak zorunda kalan Amelia babası tarafından ilgiyle ve sevgi dolu bir şekilde karşılanır, fakat kendisi atlardan hiç hoşlanmaz ama orada kaldığı sürece atlarla ilgilenmek sorunda kalır. Bir...
Aresi odasına taşıdıklarından beri Helenayla başında beklemiştim ama o hala uyanmamıştı.
" acaba Jenniferi mi çağırsan?" Diye sordu Helena.
" o ne yapacak ki?"
" onun da güçleri var bulur yapar bir şeyler." Dedi.
Biraz düşündükten sonra belkide uyanması için bir şeyler yapar diye kabul ettim ve beklemeye başladım.
" haber gitmiştir gelir birazdan." Dedi Helena ve yanıma oturdu.
" sen iyi misin?" Diye sordu babana.
" iyiyim, bir de Ares uyanırsa daha iyi olacağım."
" uyanacak, güçlüdür benim abim."
Bir kaç dakika sonra içeriye Jennifer girdi ve şakın bir ifadeyle bana baktı.
" Amelia!" Diyerek yanıma geldi ve dana sonra bakışları Arese gitti.
" Arese ne oldu?"
" savaşta yaralandı ama Amelia onu iyileştirdi gücüyle." Dedi Helena.
" ama uyanmıyor değil mi?" Dedi Jennifer.
" evet uyanmıyor, sen ne yapılacağını bilirsin ne olur bana yardım et."
" sen yapılması gereken şeyleri yapmışsın, tek yapmamız gerekmez beklemek, ama eğer illa ki bir şey yapmamı istersen yaparım." Dediğinde başımı salladım ve Arese doğru gidişini izledim.
Jennifer elliyle aresin yüzünden başlayıp yarasına kadar sanki taradı daha sonra geri bana döndü.
" her şey yolunda Amelia, belkide beklemelisin." Dedi ve kenara çekildi.
Ona şu anda çok ihtiyacım vardı benim, neden böyle oldu ki?
" sen nerede kalacaksın Helena? Tanyaya söyleyelim sana yeni bir oda hazırlasın." Dedim.
" sen burada kal ben hazırlatırım." Dedi ve çıktı.
" bende gideyim Amelia benim yapacağım bir şey yok, ama Ares uyandığında bana haber verir misin?"
" veririm." Dedim ve Jenniferin gidişini izledim.
Sonra Aresin yanına uzadım ve ona sarıldım, beni böyle bırakıp gidemezdi, her şeyi düzeltmişken kardeşini kurtarmışken düşmanını öldürmüşken alsa gidemezdi.
" sana ihtiyacım var Ares ne olur beni bırakma." Dedim ve göz yaşlarımın akmasına izin verdim.
İki saat sonra
Gözlerimi açtığımda etraf karanlıktı, galiba uyumuştum ve akşam olmuştu.
Yattığım yerden kalktım ve mumları yaktım aresin yanına gittim.
Hala nefes alıyordu ve uyuyordu, kendimi en son sabah görmüştüm boy aynasından, acaba yeni halim nasıldı? Kanatlarımı da hiç görmemiştim.
Helenanın boy aynasının karşısına geçtiğimde yerden sürünen simsiyah kanatlarımı gördüm, kocamanlardı ve çok güzlelerdi.
Gözlerim karanlıkta bile parlıyordu ve bu çok değişikti.
Acaba iyileştirmekten başka bir gücüm var mı?
" nasıl uçuluyor acaba?"
Sabah uçmuştum evet ama çok öfkeliydim ve acı çekmiştim o yüzden nasıl uçtuğunu hatırlamıyordum.
" Helenanın balkonundan uçsam bahçeye gitsem en fazla ne olabilir ki?"
Diyerek balkona çıktım ve aşağıya baktım.
" bir de yükseklik korkum olmasaydı olacaktı ama neyse."
Taş korkulukların üzerine çıktım ve aşağıya bakmadan kendimi aşağıya bıraktım.
O an istemsiz bir şekilde kanatlarım açıldı ve havada yavaş yavaş yere indim.
" bunu kontrol etmeyi öğrenmeliyim." Dedim ve çıplak ayaklarımla otların üzerinde yürümeye başladım.
" acaba daha neler yapabiliyorum." Diyerek elime baktım.
Avucumun içine daha dikkatli baktığımda ateş kıvılcımları gördüm, gittikçe parladıklarını fark ettiğimde avucumu açtım ve açmamla elimden ateş çıkması bir oldu.
" ödüm koptu! Bu da ne?" Diyerek elimdeki yanan ateşe baktım.
" bu çok güzel."
Avucumu geri kapattığımda ateş yok oldu, bende kanatlarımı hareket ettirmeyi denedim.
İlk önce açmayı denedim ve başarılı oldum.
" vay canına ne kadar da uzunlar böyle!" Dedim kendi kendime.
Sonra geri kapattım ve uçmayı denedim.
Kanatlarımı çırptığımda havalandım ve sonra geri yere indim.
" bu zor gibi duruyor, periler nasıl uçuyormuş eskiden acaba?"
Bir daha denediğimde bu sefer kanatlarımı ard arda çırptım ve çok yukarıya uçtum.
" bu kanatların ayarı yok mu ya!"
Yavaşça yere inmeyi başardığımda birinin sesini duydum ve korktuğum için kanatlarımı açtım.
O an hiç bilmediğim bir şey oldu, kanatlarım alev aldı ve her yeri yanmaya başladı.