Uykumun en rahat yerindeyken kulağıma dolan zil sesi ile yüzümü buruşturarak gözlerimi araladım. Sabah olmuştu, ancak saat kaçtı bilmiyordum. Yanımdaki sehpada duran telefonu her kim arıyorsa meşgule attım. Gözlerimi tekrar kapatıp uykunun kollarına gideceğim esnada tekrardan çalmaya başlayınca sinirle doğruldum.
"Sabah sabah ne bu ya?" Melih arıyordu. Dağılmış saçlarımı tek tarafta toplayıp telefonu kulağıma koydum.
"Uykum var, seri söyle."
"Uykun mu var? Saat öğlen, iki Duru." Gözlerimi kocaman açtığımda, duvardaki saat gerçekten ikiye doğru geliyordu. Barış muhtemelen çoktan çıkmıştı.
"O-olabilir!" dedim kendimi haklı çıkarmaya çalışırken. "Gece uyuyamadım."
"İmzan lazım, Duru. Dünkü anlaşmalarla ilgili. Şirkete gelmelisin." Gözlerimi yumdum sıkıca. "Birkaç saate orda olurum."
Telefonu tekrar kapattığımda yerimde birkaç dakika esneyip açılmaya çalıştım. Evden ses çıkmaması Barış'ın çıkmış olduğunu doğruluyordu. Kalkıp koltuğu topladıktan sonra, yastık ve yorganı odasına bırakmak için yukarı çıktım.
İnerken, aşağıdan gelen sesler ile duraksadım.
"Ben de sakatım ya, hemen kıskan zaten." Berkan'ın keyifli sesi, Yunus'un kahkahaları ile nefesimi tutarak; yanımdaki aynadan kendimi süzdüm. Barış'ın evinde bu halde beni görmeleri hiç hoş olmayacaktı.
Birkaç saniye sonra odanın kapısının açılması ile Barış Alperle göz göze gelmem bir oldu.
"Çıktın sanıyorum!" diye fısıldadı, odaya tamamen girerken. "Uyanamamışım, arkadaşlarının geleceğini düşünemedim!" dedim, kısık sesime biraz da sertlik ekleyerek.
Ellerini beline yerleştirip etrafa bakındıktan sonra gardırobuna gidip karıştırdı, dikkatlice onu izliyordum.
Yatağın ucuna oturarak kıyafet bulmasını bekledim. "Mr sonucu ne çıktı?"
Geniş omuzları ve üzerine giydiği dar beyaz tişörtten belli olan kaslı sırtı dikkatimi dağıtsa da, odağımı oraya vermemeyi başarabilmiştim. Bir tişört ve tam olarak benim bedenime uygun bir eşofman altı uzattığında ayaklandım.
"Birkaç haftaya döneceğim, çok önemli değil." İçim rahatlamıştı, kaldı ki Barış Alper'den bahsediyorduk muhtemelen daha bile erken dönerdi. Uzattıklarını aldığımda elimdeki eşofmana baktım. "Yedi yaşında falan mı giyiyordun bunu?"
Kafasını eğerek güldüğünde kapıya doğru ilerledi. "Kardeşimin. Aşağıdakilere gece burada kaldığını söyleyeceğim, sakatım ya hani..." Seke seke kapıya kadar geldiğinde çıkmadan önce dönüp bana baktı. "Yanlış anlamasınlar."
Ben cevap vermeden odadan çıktığında dudaklarımı büzdüm. "Yanlış anlaşılacak bir şey yaptık sanki!" diye söylenirken verdiği kıyafetleri giymiş, saten geceliğimi de bir kenara bırakmıştım. Eğer öyle çıksaydım gerçekten yanlış anlaşılabilirdi, haklıydı. Özellikle Berkan'ın fazlasıyla dikkat çeken ilgisinin üzerine çok farklı şeyler bile düşünebilirdi... İki arkadaşı birbirine düşürmek istemezdim.
Dikkatli adımlarla aşağı inerken sesler de git gide yükseliyordu.
"Sakat adama kahvaltı mı hazırlatacağız bir de, kalk lan!" Kerem, Yunus'u ensesinden tuttuğu gibi kaldırırken Berkan kahkaha atmıştı. Bakışları, merdivenden inen benle buluştuğunda kaşlarını çatarak doğruldu hafifçe. Gülüşü de solmuştu.
"Duru?" Ayaklanmış Yunus ve Kerem'in de bakışları bana dönerken, kaşlarını kaldırdı Kerem. "Kanka..." diye mırıldandı Barış'a dönerken. "Bilseydik..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙜𝙚𝙣 𝙯 𝙡𝙪𝙫 | barış alper yılmaz.
Fanfictionbarış alper yılmaz'ın başına aldığı bela hayatını tümden değiştirecekti.