12| SIRLAR VE SURLAR

10.4K 524 323
                                    

*Düzenlenmiştir.
Destek olmayı
unutmayın lütfen♡

🗝️

Soğuk Küvet- Enstrüman ♪♬

Model- Levlâ vazgeçti ♪♬

12.BÖLÜM| "SIRLAR VE SURLAR"

Yazar anlatımıyla...

Bazen elini kaldırıp, görüntüsü olmayan zamanı ittirmek; akışı değiştirmek ve büyümek istiyordu. Belkide takvim yapraklarıyla birlikte solup gitmek isterdi. Çünkü çocukluk, hiçbir zaman elinde bir topaçla; yeşil bisikletiyle ya da abisinin kavanozundan çaldığı bilyeler terli avuçlarındayken; sokaktan eve akşam üzeri dönmekten ibaret olmamıştı.

Babasının tütün kutusundan çaldığı pipoyu dudaklarının arasına sıkıştırıp, sönmek üzere duran kibrit çöpüyle yaktıktan sonra boş kibrit kutusunu çamurlu yağmur birikintisinin içine fırlattı. Elinin içindeki yanık izi cayır cayır sızlıyordu, yağmurdan ıslanmış dağınık siyah saçlarından sert çehresine doğru ince ince damlalar düşüyordu.

Yanık izi, fedakarlıktı.

Bir an sonra kuvvetli bir darbe, dudaklarındaki izmarite çarparak onu geriye savurdu. Genç adam irkildi.

"Ne yapıyorsun lan sen burada?" Diyen tok ses, boş arazide dalgalar şeklinde yankılanıp suratına vurmuştu.

Hemen sonra yakasına bir el asıldı. O eli tanıyordu, hep karanlıkta yapışırdı yakasına; O'nu oradan çekip çıkarmak için.

"Zıkkımlıyorum," diye söylendi. "Tek daldı, onuda kırdın." Başını kaldırmadan öfkeyle soludu. "Babama benziyorsun."

"Neyin aslını taklit edersen, ona dönüşürsün zaten." Dedi o ses, ince bir yergiyle.

Ve Peyami Safa Türkmeni taklit etmek, şeytanı taklit etmekten farksızdı.

Önündeki bedenin gölgesi üzerine devrilmeden hemen önce, giydiği kolej ceketin kapşonu kafasından sökülürcesine çıkarılmıştı. Ardından o el sıkıca omzuna yerleşmişti.

"Sen böyle bir hayatın içinde, serseri serseri takılabileceğinimi sanıyorsun soytarı herif?" Diye devam etti tanıdık ses. "Bir tabutluk canın var, onuda zehir içerek sokaklarda çürütmene izin verir miyim ot kafalı?"

"Bunlar çok büyük sözler," dedi genç adam alayla. "Ama doğru, ütülü bir kravat, bir beden büyük sorumluluklar boynuna sarılınca böyle olur genelde."

Omzundaki el, gürültülü bir iç çekişle aşağıya düştü. Ardından kadrajına o elin görüntüsü düştü ve nihayet Cesur'un yüzüyle karşı karşıya geldi Sancar.

Bir şehrin, iki farklı yakası gibiydiler.

Birisi izbe sokaklardan ibaretti, birisi ise o sokakların önünü örten renkli ve ışıltılı caddeleri yansıtırdı.

Şüphesizki sokakları yaşayan Sancar Türkmen'di. Pahalı kumaşlar onu, özünden ayırmazdı. Kafasına eseni yapan bir hayta; biraz serseri ve çokça dağınıktı. Belkide ardını toparlayan bir abisi olduğu için içten içe rahattı.

ÂFİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin