3. Bölüm

2.4K 120 2
                                    

Sabah saat sekizde Jessica hanımın beni uyandırmasıyla kalktım ve hazırlandım.

Niye bu kadar erken kalktığımı sorarsanız, atların temizlenmesi gerekiyormuş.

Bana yardım edecek kişi ise Jack, o da kendi atının yerini temizleyecekmiş.

Hazırlandıktan sonra aşağıya indim ve çıkmak için hazırlandım, fakat babamın sesiyle durmak zorunda kaldım.

" kızım, kahvaltı yapmadan nereye böyle?"

" şey, atları temizlemem gerekiyormuş da." 

" atlar mı? Attır o, sen sadece kendi atını temizleyeceksin başkalarının değil."

" attım mı? Benim bir atım mı var?"

" evet, Jack sana gösterir, ama ilk kahvaltı yapmalısın." Dedi babam, bana at aldığına inanamıyordum.

Binemezdim ki ben, korkardım hemde binmeyi bile bilmiyordum daha.

Babamın arkasından yürüyüp kahvaltı masasına oturup bir şeyler atıştırdım.

Daha sonra evden çıktım ve direk kapının önünde Jack ile karşılaştım.

" günaydın, bayan Wilson." Dedi, bu kadar resmiyet de fazla gibi sanki.

" Amelia, bana sadece Amelia de."

" nasıl istersen."

" günaydın bu arada." Dedim ve yanına geçtim.

" bu gün atını temizleyeceksin, ve ahırını." Dedi ve yürümeye başladı, bende yanında yürüdüm.

" babam bana at mı aldı?"

" evet, çok güzel bir Türkmen atı, böyle altın renginde. Çok pahalılar ha, senin için özel getirildi buraya." Dedi.

" anladım, ama ben ata binmeyi bilmiyorum ki."

" öğrenirsin, öğretirim." Dedi.

" senin atın nasıl?" Diye sordum.

" görürsün şimdik."

Atların kaldığı ahıra girdiğimizde bir çok atla karşılaştım, ama atların birisinin kapısında kırmızı bir kurdele takılı olduğunu fark ettim.

" tam da baktığın yerde senin atın duruyor, onun yanında da benim atım." Dedi ve oraya doğru yürümeye başladı, bende yanına gittim.

At gerçekten çok güzeldi, derisi çok parlıyordu, baya bakımlı bir attı bu çok belliydi.

" bu da benim attım, kendisi bir Marwari attı."

Jack'in attı da çok güzeldi siyahtı ve kulaklarının ucu birleşikti ve sanki bir kalp şeklindeydi, değişik ama aynı zamanda da çok güzel bir attı.

" çok güzelmiş atın." Dedim.

" teşekkürler, neyse ben gidip eşyaları alayım sende burada bekle." Dedi ve gitti.

Bende kendi atıma bakarken arka taraftan bir at sesi duydum, bakışlarım o tarafa doğru döndü ama pek de umursamadım.

Daha sonra at sesleri çoğalmaya başladı, bende dayanamayıp o tarafa doğru yürümeye başladım.

En arka köşeye vardığımda simsiyah sarı gözlü hayatımda gördüğüm en güzel atla karşılaştım.

" sen de kimsin?" Dedim sanki bana cevap verebilecekmiş gibi.

Ama tuhaf olan şu ki at beni görünce sustu, öyle bir ses çıkartıyordu ki sanarsınız birisi onu diri diri kesiyor.

Kapısının önünde 'dikkat tehlikelidir' yazıyordu, demekki ısıran bir attı.

" sen çok güzel bir şeysin-"

" Amelia! Sakın dokunma ona!"

Jack bir anda elindeki kovaları bırakıp benim yanıma koştu ve beni oradan uzaklaştırdı.

O an at birden bire durduğu yeri tekmelemeye başladı.

" çabuk gidelim buradan." Dedi ve elimi tutup beni oradan çıkarttı.

" sen kafayı mı yedin! Ölmek mi istiyorsun!"

" b-ben-"

" o at çok tehlikeli, ya seni ısırsaydı ya tekmeleseydi ben ne yapacaktım o zaman? Babana ne diyecektim?"

" özür dilerim! Bilmiyordum tamam mı!" Dedim ve kolumu ondan çekip koşmaya başladım.

Tabi nereye gittiğimi bilmiyordum sadece yol bitesiye kadar koştum ve en sonunda beni kimsenin bulamayacağı bir yere saklanıp yere oturdum.

Dizlerimi kendime çekip kafamı üstüne koydum, göz yaşlarıma engel olamamıştım, zaten annemin üzüntüsü üzerimdeydi onun acısı, birden bire o attın bana kattığı korku birbirine karşıtı ve ben ağlamaya başladım.

Güçsüzlüğümden nefret ediyordum, her küçük bir şeye ağlamamdan nefret ediyordum.

Ağlarken çıtırtı sesleri duydum ve kafamı kaldırdım, kaldırdığımda karşımda üzgün bir ifadeyle bakan Jack'i gördüm.

Kafamı geri dizlerime koydum ve diğer tarafa çevirdim, biraz bekledikten sonra yanım oturduğunu hissettim.

" özür dilerim, fazla sert davrandım, ama korktum ne yapayım." Dedi, hiç bir şey söylemedim öylece devam sustum.

" Amelia, sana bir şey olacak diye korktum sadece, sen bugün bana babanın emanetisin." Dedi.

" o at neden öyle?" Diye sordum ve kafamı ona doğru çevirdim.

" bilmem." Dedi ve bakışlarını kaçırdı.

" biliyorsun, bak söyle yoksa yine giderim yanına." Dedim.

" bilmiyorum yabani herhalde, evcileştirilmeyi bekliyordur belki." Dedi.

" nasıl yaklaşıyorsunuz ona? Hani, bir şekilde yemek vermeniz gerekiyor."

" uzaktan veriyoruz, yada uyutuyoruz." Dedi.

" hiç dışarıya çıkmıyor mu peki?"

" kimse ona yaklaşamıyor Amelia nasıl çıkaralım onu?"

" yazık." Dedim ve oturduğum yerden kalktım.

" yazık mı? Sen onu bırak az daha sana yazık oluyordu." Dedi ve o da kalktı.

Geri çiftliğin oraya yürüdük ve kaldığımız yerden devam ettik.

O kendi atını temizledi bende kendi atımı, annem sayesinde nasıl temizlendiğini biliyordum.

" güzel, biraz da atını gezdirmek ister misin? Hem bende yürüteceğim biraz." Dedi.

" tamam olur." Dedim ve atımı bağlayıp ahırdan çıktık.

Dışarısı yine insanlarla dolmuştu ve hepsinin bakışları bu sefer bende ve atımdaydı.

" merhaba ben Sophie, atın çok güzelmiş." Dedi bana önüme atlayan bir kız.

" merhaba bende Amelia, ve teşekkür ederim."

" kendine başka kukla ara Sophie." Dedi Jack ve beni yine kolumdan tutup yanına çekti.

" niye öyle dedinki?" Diye sordum sinirle.

" o öyle göründüğü gibi birisi değil, seni kullanacaktır emin ol, dikkat et fazla yaklaşma onlara." Dedi.

Atlarla ormana yürüyüşe çıktık, bir kaç dakika yürüdükten sonra saatin geç olduğunu fark edip eve doğru yürüyüp atları yerine koyduk.

Daha sonra da ikimizde evlerimize dağıldık.

Sonuncu peri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin