Merhaba ben Amelia, yirmi bir yaşındayım henüz üç gün önce annemi kanserden kaybettim.
Ben annemden başka kimseyi tanımıyorum, ne anneannemi ne de babaannemi.
Dedelerim de aynı şekilde, fakat babam...onu tanıyorum. Bizi terk ettiğinde ben altı yaşındaydım, az çok hatırlıyorum onu.
Şimdi zengin olmuş ve bir at çiftliğinde yaşıyormuş, ne tuhaf, babam ve atlar.
Ben atlardan pek hoşlanmam, henüz çok küçükken bir Midilli'den düşmüştüm, baya bir korkmuştum o zamandan beri atlardan hoşlanmam.
" Amelia! Hazır mısın!"
Ah, teyzemi unutmuşum, bir de o var, o da benimle babamın yanına gelecek.
Ama sadece beni bırakacak sonra geri dönecek, beni orada neler bekliyor bilmiyorum nasıl bir yer orası hiç bilmiyorum.
Daha önce hiç görmedim, sadece bir kaç tane fotoğraf görmüştüm, ama onlar da pek açıklayıcı olmamıştı.
" geliyorum teyze!" Dedim ve kaya kadar ağır çantamı omzuma aldım, bavulumu da alıp kapının dışına çıktım.
Son bir kez odama baktım ve bir şey unuttum mu diye düşündüm.
" ah doğru! Az daha unutuyordum!"
Hemen çantamı yere bırakıp yatağımın altındaki çekmeceyi açtım.
İçinde annemin en sevdiği madalyonu vardı, ne madalyonu diye sorarsanız, o gençken çok ata binermiş, ama kansere yakalanınca bırakmak zorunda kalmış.
Ben küçükken de binerdi, beni de bindirirdi, ve ciddi olmak gerekirse, ata binmeyi çok severdim.
Ama düşünce bıraktım, aslında tek nedeni düşmüş olmam değildi, annemin kanser olma nedeninin atlar yüzünden olduğunu düşünürdüm, biliyorum bu çok saçma ama küçüktüm işte.
Hızlıca yerden kalkıp madalyonu çantama kattım ve zar zor aşağıya indim, teyzemi daha fazla bekletmek istemiyordum.
" sonunda Amelia! Ne yapıyordun onca saat yukarıda?"
" özür dilerim teyze, biliyorsun ben bu evde doğdum ve büyüdüm, bırakmak öyle kolay değil." Dedim.
" oh Amelia, üzgünüm bazen çok düşüncesiz olabiliyorum." Dedi ve bana sarıldı.
" sorun değil teyze, hadi gidelim."
Teyzemin yardımıyla bavulumu ve çantamı arabaya yerleştirdim ve çok beklemeden yola koyulduk.
" ee heyecan var mı?"
" yok, içimde nasıl heyecan olsun ki, ben annemi kaybettim."
" bunun olacağını hepimiz biliyorduk Amelia, bir anda olmuş bir şey değil."
" ama o gitti, ve bir daha asla gelmeyecek."
" biliyorum, ama o da benim ablam, benim de içim parçalanıyor, ama ikimizde bunu kabullenmeliyiz, kendini fazla üzme."
Teyzem evli değildi, tek yaşıyordu, aslında onunla yaşamak istiyordum ama o bunu kabul etmedi.
Babamın yanına gönderdi beni, çünkü onunla beraber yaşamamı ve onu yani birbirimizi tanımamızı istiyordu.
Ailemden sadece babam ve o kaldığı için.
3 saat sonra
Saat iki olmuştu yani öğle iki ve biz çiftliğe giriş yapıyorduk.
" vay canına." Dedim kendimi tutamayarak, çünkü burası çok güzeldi.
Her yerde biniciler vardı, bazısı atını çıkartmış temizliyordu bazısı ise biniyordu.
" burası kocaman." Diye ekledim.
" ya ne sandın, öyle fotoğraflara bakmakla olur mu?" Dedi teyzem ve park etti.
Teyzem indikten sonra bende indim ve çantamla bavulumu aldım, evin önüne geçerken bir çok göz benim üzerimde dolandı.
" merhaba siz...Amelia Wilson olmalısınız değil mi?" Dedi karşımda duran kırklı yaşlarında bir adam.
" evet." Dedim çekingen bir tavırla, ama aynanda da etrafı inceliyordum.
Burası gerçekten çok çok güzeldi.
" siz de Emily Smith olmalısınız?" Dedi yine aynı adam.
" evet benim." Dedi teyzem.
" bende Harry, bana istediğiniz gibi seslenebilirsiniz." Dedi.
" eh şey buyrun içeriye geçelim, babanız sizi içeride bekliyor." Dediğinde içim bir tuhaf oldu, babanız...çok değişik bir hissti bu.
Teyzemle ikimiz içeriye girdik ve bay Harry'i takip etmeye başladık.
Ev çok büyüktü duvarlarda hangi tarihte kazanılmış olan madalyonlar ve tablolar vardı.
" siz burada bekleyin ben hemen geliyorum." Dedi bay Harry ve bizi bir kaç dakikalığına kocaman oturma odasının ortasında bıraktı.
" teyze burası çok büyük?!" Dedim şok içinde.
" evet, gerçekten de baban baya zengin olmalı." Dedi ve etrafına bakınmaya başladı.
" sence babam beni seviyor mu? Yada sevecek mi?"
" o nasıl söz Amelia? O senin baban tabikide seni seviyor."
" o yüzden mi beni altı yaşında terk etti?" Dediğimde gözlerini kaçırdı ve başka yerlere bakınmaya başladı.
O an arkamızdan gelen ses ile ikimizde o tarafa doğru döndük.
" Amelia! Benim güzel kızım!"
Babam yanıma geldi ve bana kocaman sarıldı, o an ne yapacağımı bilemedim ve öylece kaldım.
" hoş geldiniz, buyrun geçin ayakta kaldınız."
Teyzemle ikimiz dünyanın en yumuşak koltuklarına oturduk ve öylece etrafa bakınmaya devam ettik.
" yolculuk nasıldı Amelia? Rahat geldiniz mi?" Diye sordu babam.
" y-yolculuk iyiydi, rahat geldik." Dedim.
" anladım, Emily istersen sen bugün Ameliayla kal. Yalnız başına gitme." Dedi.
" çok sağol ama benim evime gitmem gerekiyor." Dedi teyzem.
" sorun değil, Jessica! Gel de kızımın eşyalarını odasına taşımasına yardım et!"
Hemen arkadan yaşlı bir kadın geldi ve çantamı ve valizimi aldı.
" yok ben alırım, hem bu sizin için çok ağır siz bana odamı gösterin yeter." Dedim ve kadının elinden eşyalarımı aldım.
" aynı annen gibisin." Dedi babam yüzünde bir tebessümle.
Bende öylece baka kaldım, gözlerim doldu ama kendimi tuttum.
Aynı şey babama da oldu ama sonra bakışlarını benden kaçırıp genzini temizledi.
" Amelia nasıl isterse öyle yap Jessica." Dedi.
" sende gel teyze, hem odamı görmüş olursun." Dedim.
En sonunda teyzemle eşyalarımı yukarıya taşıdık ve yönlendirildiğimiz odaya girdik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonuncu peri
FantasyAnnesinin ölümümden sonra zengin babasının çiftliğine taşınmak zorunda kalan Amelia babası tarafından ilgiyle ve sevgi dolu bir şekilde karşılanır, fakat kendisi atlardan hiç hoşlanmaz ama orada kaldığı sürece atlarla ilgilenmek sorunda kalır. Bir...