İtalya topraklarına ayağımızı bastığımız an bizim için ayarlanan arabaya atlayıp yola koyulmuştuk. Sena ve beni şaşırtan gelen araç ve içinde ki şoför dahil her detayın İlker ve Tuncay tarafından hazırlanmış olmasıydı. "Yorgunsanız gider gitmez odalara çekiliriz. Akşama carbonara ve pizzasıyla ünlü bir yere rezervasyon yaptırdık oraya gideriz."
"Benim Anna hanımla görüşmem bugün. Otele gidip hazırlanan lazım. Siz dinlenin ben mekana geçerim."
"Seni bırakırım, beklerim sonra beraber geçeriz." Yorgun bedenimi sevgilime yasladım. "İstersen akşamı iptal edelim."
"Yok hayatım bir kahve tüm yorgunluğumu alır."
"Eee bizde otele tıkılmayalım o zaman." Senanın fikri ve gözlerinin ışıltısı Tuncaya pek yarayacak gibi durmuyordu. "Bildiğim harika bir kaç mekan var oralara gidelim." Tuncaya döndüğünde Tuncay beklenmeyen teklif karşısında dumura uğradı.
"Olur gideriz." Yüksek ihtimal alışverişe gideceklerdi. Senayı şimdiden ellerinde koca koca poşetlerle hayal edebiliyordum.
Otele geçer geçmez toplantı için ayarladığım kıyafetleri giyip, saç ve makyajımı toparlamıştım. İlker de benimle hazırlanmaya başladığında her zaman ki stiline tezat daha klasik bir tercih yapmıştı. Zaman vaktim olmasaydı, tercihine bir çok iltifat yağdırıp sırnaşırdım ama toplantıya geç kalmak bugün isteyeceğim son şeydi. "Hazırım ve heyecanlıyım."
"Gerilme sevgilim..." Kollarının arasına bedenime aldığında titriyordum. "Daha nice başarılara imza atacaksın bu bir başlangıç." Bana olan güveni sadece sevgili olduğumuz için sarf edilen bir kaç yalandan ibaret değildi. İş yaptığımız zamanda da bir çok övgüsü beni tatmin etmişti.
"İlk yurtdışı işim tökezlersem devamı gelmez gibi hissediyorum."
"Her başarının bir başarısızlığı vardır Başak. Kimseye altın tepside sunulmuyor. Evet bazen düşeceksin bazen en tepeye ulaşacaksın, nerede olursan ol yoluna devam et." Dudaklarıma değen bakışları rujumu bozmamak için anlıma çevrildi. Dudaklarını anlıma bastırdığında sıkıca sarıldım. "Sana bir teklifim var."
"Hayır şuan evlilik teklifi edemezsin. Hiç sırası değil." İçten kahkahasını kulaklarıma doldurdu. Somurtkan despot İlkeri bilmem ama gülen İlkere çok aşıktım.
"Bir gün evlenmeye karar verirsen inan bu kadar sadece bir teklifte bulunmam. Ama o evlilik kararın için bir teklifim var." Merakla gözlerim ışıldadı. "Bir şirket altında birleşelim. Ne babamın ne senin ailenin karışamayacağı, hiçbir geçmişi yanımıza almadan. Sadece sen ve ben adlarımızla..."
"Kariyerini bu riske atamazsın." Ne kadar şirket ona ait olmasa da ceo ve yönetim ondaydı. "Baban o şirketi yönetemeyecek kadar yaşlı."
"Biraz da diğer çocuklarının ömrünü yesin. Sıkıldım Başak. Onun yönetimi altında oldukça hayatıma karışmaya devam edecek. Senin kadar cesur değilim ama senden güç alıyorum. İleride kendimiz, çocuklarımız için bunu yapmalıyız. Hep Baştuğ ve Şeren ailesinin çatısının alında olamayız." Belki de ölene kadar babasıyla kalsa bir kez bile parasal sıkıntı çekmezdi ama sırf bu sözleri geleceğimiz içindi.
"Kabul." Onu bir kez daha güldürmenin başarısıyla rujuma aldırmadan dudaklarını öptüm.
***
"...sonra zaten hep aklımda lan bir iç mimarsın dedi ve projeyi teslim etti. İnanılmazdı İlker, dondum kaldım resmen." Ne mi yapıyordun? Toplantıdan çıkar çıkmaz sevinçle İlkerin boynuna atlayıp kabul edildiğimi söylemiştim.
Bunu kutlamak için aşıklar çeşmesine gidip işte başarılı olmak adına dilek dileyip para atmıştık. Her şeyden çok eşsiz su birikintisini İlkerle görmek büyüleyici hissettirmişti. Ardından Colosseum mimarisini gezmiştik. İtalyanın sanat ruhu beni bir film sahnesinde gibi hissettiriyordu.
Sevdiğim adamla, sevdiğim bir şehirde başarı ve güzel anlar dolu bir gün geçirip pizzalarımızı almıştık. Colosseuma bakan duvarların birine tünemiş sohbet ediyorduk. Çok değil dört ay sonra ki Başak bunları duysa inanmazdı. "Teslim için tekrar gelmen lazım mı?"
"Online toplantılarla ilerleyip mail üzerinden dosya teslimi yapacağım. Yaza kadar teslim şartı sundu bir kaç ayım rahat var."
"Başaracağını biliyordum." Bir onun bir benim dikerek içtiğimiz şarabı bir kez daha diktim. "Yakında benden zengin olacaksın."
"Merak etme hayatım ben sana bakarım." Yanaklarımı elleri arasına alıp sıktı. "Ya İlker..."
"İlker ya. Ben desem olmuyor ama bu nasıl eşitlik?"
"Ben hiç fakir olmadım sadece daha düşük bütçeye geçtim prenses." Fakir ama gururlu bir İlkerle çalışmak keyifli olacaktı.
"Şirketin yıldönümünde yanımda olacaksın değil mi?"
"Tabii ki. Seni artık sosyeteye bekar diye tanıtamam. Herkes yerini bilsin, başta o Serpil cadısı." Ne giyseydim acaba? Şeytan diyor gelinlik giy herkes şok olsun. Birde nikah memuru alıp geldim mi tamamdır.
"Kazamız mübarek olsun." Bu sefer şarabı o diktiğinde şaraba bulanan rujum dudaklarını hafif boyadı. Uzanıp parmağımla sildiğimde elimi tutup üzerini öptü. "Ağrın yok değil mi?"
"Yok sevgilim. Özel sardırdığın sargı, özel aldırdığın ayakkabı ve kremler sayesinde kuş gibiyim." Kafamda ki küçük dikişte iki gün önce alınmıştı. "İlker..." Bakışlarından anlıyordum korkularını. "Eskisinden daha iyiyim. Her konuda." Yanağımı öpüp başını boynuma gömdü. "Daha da iyi olacağım, senin sayende."
"Senin sayende olanları ne yapacağız peki?" Boynuma değen dudaklarıyla titredim. "Kalpsiz bir adamın ritimleriyle oynadın. Şimdi sadece senin için atan bir kalbim var içi sen dolu, evin gibi..."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALPSİZİN BİRİ +18 | TEXTİNG
Teen FictionSiz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey? İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım. Siz: Peki ya ne? Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız? Siz: Sabrımı zorlamalarınız. İlker...