²⁶Ector Paterson

453 80 135
                                    

İyi okumalar,
yorum yapmayı unutmayın.

...

Uykumdan sıçradığım gibi nefes nefese kaldığımda, şakağımdan akan ter damlası direkt çenemden omzuma damladı ve elimi hızla yükselip alçalan çıplak göğsüme attım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyor, ellerim deli gibi titriyordu. Boğazımı delip geçen yakıcı nefesleri alıp geri verirken, aniden dolan gözlerime küfrettim.

Tüm sevdiklerimi gözlerimin önünde tek tek yitirmiştim.

Son bir kez yutkunup kurumuş boğazımın acısıyla inledim ve gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Uzun zaman sonra ilk kez uyumaya çalışıp uykuya dalmıştım, o da benim zararıma olmuştu. Tüm vücudum terden sırılsıklamdı, titremem yavaş yavaş geçse de tümüyle engel olamadığım titrememe lanetler okumadan edemiyordum. Kalbim sızlıyor, başıma hançerler saplanırcasına ağrı giriyordu durduk yere.

Kendimi toparlamaya çalışırken, her nedense kendimi daha da mahvediyormuşum gibi hissediyordum.

Gözlerimi araladığım gibi bacaklarımın üzerindeki örtüyü alıp terden ıslanmış göğsümde ve omuzlarımda gezdirdim. Daha önce hiç böyle olmamıştı, bir ilkti benim için. Babamın ve annemin cenazesinde tek bir damla gözyaşı dökememiştim ama gördüğüm kabus gözlerim dolmasına sebep olmuştu. Ancak ben yine de direnmiş, gözyaşlarımı akıtamamıştım. Ağlamak zayıflık değildi, aksine insanı güçlü kılan duyguların en başında geliyordu. İnsanı insan yapan şeyler duygulardır, duygularını kaybetmiş bir insana insan gözüyle bakabilir miydim bilmiyorum. Örtüyü kenara bıraktım ve yataktan kalktım şortumu çekiştirerek.

Duşa girsem iyi olacaktı.

Banyoya doğru adımladığımda, tam kapının önünden geçiyordum ki şiddetle tıklatıldı ve bu adımlarımın duraksamasına sebep olmuştu.

"William?"

Ector.

Başımı yana eğdim, günlerdir bulamadığım kızılın birden bire kapımın önünde belirmiş olması ne derece mantıklıydı bilmiyorum. Ama bu benim işime gelirdi, o benim kurbanlarımdan biriydi neticede.

Kapıya varıp açtığımda, endişe dolu yeşil gözlerle bana baktı. "William, iyi misin?"

"Evet, ne oldu ki?"

Gözlerim onun kısa kollusunun açıkta bıraktığı kollarında, daha doğrusu Yui'nin bıraktığı izlerde gezindi. Sağ kolunun tamamı bandajla sarılı olsa da, aradaki açıklıklarda dağlanan derisini görebiliyordum ve elinin üstündeki kabarcıklar patlamış, yerine minik kırmızı daireler gelmişti. Kaç derece yanıktı bilmiyorum ama çok acı çektiği -ki şu an bile acı çekiyor olabilirdi- belliydi. Kendimi neredeyse ona üzülürken bulacaktım.

"Seni gördüm." dedi Ector. "Şeyde, kamerada."

Başını yana eğdim. "Kamerada mı?"

"Evet, bir yandan sana Sabah Yıldızı'nı getirirken bir yandan güvenlik odasından sorumluyum." dedi Ector. "Gerçi iyileşene kadar hapishaneye inmem yasak, tüm gün kameraları izliyorum."

"Uykumda beni mi izliyordun?"

Ector hızla başını iki yana salladı. "Hayır, hayır ben..." Gözleri anlık vücudumu buldu ve geri gözlerime baktı. "Tamamen tesadüf."

Tabii, ben de tuhafım ya.

"Ben gideyim en iyisi."

Ector kapının önünden ayrılıp koridorda ilerlemeye başlamıştı ki ona seslendim. "Ector."

Genesis ᴮˣᴮHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin