34.🎬 BEKLEYİŞ

2.3K 275 150
                                    

~Bismillahirrahmanirrahim~

{34. BÖLÜM}

Bu sabah gözlerimi ağır ağır açıp uyanmak istemediğim bir güne daha başlamıştım. Yatağın sağ yanına dönük olan bedenimi kaldırmadan önce dört aydır boş olan tarafta gözlerim takılı kaldı bir müddet.

Evet, Ali'm yoktu. Gitmişti...

Fakat beni bırakan o değil, onu gönderen ben olmuştum. Vatanına hizmet eden bir adamla evliysem eğer, ona köstek değil destek olmam gerektiğini anlamalıydı herkes. Bayrağımız için çalışan kim olursa olsun, ona dur demek Müslüman Türk kadınına yakışmazdı. Bu uğurda daha ne bedeller ödenir bilinmez, kabul etmiştim sevdiğimden gelen her şeyi.

Bir tarafa dönük durmaktan yorulduğum için usulca kalkıp doğruldum yerimden. Ayağa kalkarken karnıma siper olan ellerim yine görevini layığıyla yapıyordu.

Sevdamın yokluğunda, ondan bir parça taşıdığımı öğrenmiştim. Onun kadar cesur bir çocuk olacaktı sanırım bebeğimiz çünkü yaklaşık bir aydır hiç durmadan tekmelerini gönderiyordu vücuduma.

"Oğlum. Canım benim... Sen de özledin değil mi babayı?" deyip akmaya hazır bekleyen yaşlarımı geri gönderdim. Bugün günlerden pazardı ve babaannemlerdeki rutin kahvaltıya yüzü gözü kızarmış gitmek istemiyordum.

Kurduğum cümleden mi bilmem, hemen harekete geçmişti yine bebeğim. Hamile olduğumu öğrendiğim günden beri üzülmemek ve hislerimi kontrol altına alabilmek için ekstra uğraşıyordum. Evladımın sağlığı her şeyden önemliydi şimdilerde.

Üzerime geniş lacivert bir elbise aldım dolaptan. Çekmeceden de aynı renk bir şal alıp yatağın üzerine koydum. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya döndüm ve üzerimi değiştirdim. Gözüm saate kaydığında ise kahvaltının neredeyse başlamak üzere olduğunu fark etmiştim.

Hemen yatağı da toplayıp çıktım odadan. Portmantodan üzerime ayaklarıma kadar uzanan krem rengi hırkamı da alıp soluk soluğa evden çıktım.

Bir kat aşağı inip zile bastığımda kapı hemen açılmıştı.

"Hoşgeldin Nazen! Hadi gel içeri."

Kapıyı açan oğluşumun halası biricik görümcemdi elbette. Tam içeriye adım atacakken süt kardeşim Mustafa görünmüştü arkada.

"Günaydın süt bacı!"

"Günaydın, hayırlı sabahlar ikinize de." derken açtıkları yoldan içeriye ilerledim. Ben önden giderken bu ikisi yine arkada atışıyordu, evet.

Onlara aldırmayıp salona girdiğimde Enes hemen yerinden kalkmış ve beni kalktığı sandalyeye buyur etmişti.

"Abla, gel. Buraya otur."

"Otursaydın sen Enes'im. Teşekkür ederim." deyip kardeşime gülümserken masadakiler de beni fark etmişti.

Halam "Oy benim güzel kızım gelmiş, hoşgeldin canım. İyi misin, torunum nasıl?" diyerek tek seferde her şeyi sorarken eniştem, "Hanım bir dur, nefes alsın kız." deyip şakadan kızar gibi yaptı karısına.

"Teşekkür ederim halacığım, iyiyiz elhamdulillah bildiğiniz gibi."

Annemin gözü üstümdeydi, fark ediyordum. Hala bana kırgın olmadığını düşünüyor olsam da halime üzüldüğünü de biliyordum. Hiçbir şey yok gibi ona dönüp genişçe gülümsediğimde kadının da biraz olsun yüzü gülmüştü.

"Yavrum bu bizim torun ne zaman gelecek, bir haber yok mu? Aylar oldu, gebe karısını bir başına bırakıp çalışmaya gitmesi zaten hiç yakışmadı da ona, bari gelse de artık sizin başınızda dursa." diyen elbette babaannemden başkası değildi.

DÖNEMEÇ (✔️)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin