İyi okumalar,
yorum yapmayı unutmayın....
"Amerika'da doğdum."
"Amerika'da doğdun ama Korelisin, kulaklığında da Fransızca müzik çalıyor." dedim elimle boynunda asılı kulaklığını işaret ederken.
Karşımda oturan gözlüklü ve çekik gözlü Barry'nin tek kaşı havalandı ve düşünür gibi oldu. "Tam bir kültür çatışması yaşıyorum, doğrudur. Ama hep Fransızca öğrenmek istemişimdir ve MP3 çalarımda sadece Fransızca müzikler yüklü." dediğinde, komuta merkezinin önündeki sandalyede otururken kollarımı göğsümde birleştirmiştim. Bir yandan onunla sohbet ederken bir yandan gözlerim aynanın ardındaki boş sorgu odasında geziniyordu. "Fransa'ya gitmek, soğan çorbalarından içmek istiyordum ancak bunu hiç gerçekleştiremedim."
"Neden?"
"Çünkü izin günlerimi ailemle vakit geçirerek harcıyorum." dedi Barry. "Yılda bir kez izne çıkabiliyorum, o da bir hafta falan sürüyor."
"Ailen?"
"Annem ve babam işte, evli ya da çocuğum falan yok yani." dedi gülerek. "Ama olsun isterdim, bir aile kurmayı kim istemez ki?"
Ben de isterdim.
"Eğer bir aile kurarsam da çocuğuma iyi bir baba olamamaktan korkuyorum." dedi Barry. "Çünkü biliyorsun, yıllarımı burada kamera izleyerek geçiriyorum ve eve de çok nadiren gideceğim için beni arkamda bekleyen eşim ve çocuğum olmasını istemem. İyi kazanıyorum, evet ama işte... bazen sana sunulan seçeneklerden ancak bir tanesini seçebilirsin."
Barry, benim babamın aksine iyi bir baba olurdu.
Yerimde dikleşip boğazımı temizledim. "Sen iyi bir baba olurdun Barry."
Bu dediğim onun güvenini kazanmak için değildi, içimden gelerek söylemiştim.
Gülümsedi ve halihazırda çekik olan gözleri daha da kısıldı. "Teşekkür ederim Bay Goldsmith."
"Bence bu yıl Fransa'ya gitmelisin, görmelisin orayı." dediğimde, gülümsemesine karşılık verdim. "Ben bir kere gitmiştim."
Gözleri büyüdü. "Gerçekten mi?"
"Evet, oralar çok güzeldir ama bence abartılıyor."
"Ah, hayır!" deyip başını arkaya atarak isyan etti. "Oraya gitmek benim hayalim, tamam mı? Öylece abartılıyor diyemezsin!" Elini bana doğru salladı. "Alo! Orası Paris! Aşıklar Şehri!"
Onun hareketlerine küçük bir kahkaha atarak başımı iki yana salladım. "Biliyorum da çok bi' olayı yok."
"Tek mi gittin?"
"Evet."
"O yüzdendir." dedi Barry. "Oraya aşkınla birlikte gitmelisin."
Barry'nin dedikleri düşünmeme yol açarken, sorgu odasında bir hareketlilik oldu ve gözüm içeriye kaydı.
Aiden.
Arkasındaki askerle birlikte odaya girdiklerinde sandalyemi aynaya doğru döndürdüm. Asker, Aiden'ı sandalyeye oturttu ve ellerini masadaki kelepçeye hapsetmeye başladı. Normalde onu hep Ector getirirdi ama bugün yoktu, onu son zamanlarda gerçekten hiçbir yerde bulamıyordum. Ama şu an odaklanmam gereken tek şey Aiden'dı, yüzü öylesine asık ve yüz ifadesi öylesine yorgun duruyordu ki onu bir anlık on yıl yaşlanmış olarak gördüm.
Sarı saçları ucundan uzamış, aynı renkteki sakalı da normalden çok daha uzundu ve düşük göz kapaklarının ardındaki kahverengileri masadaki ufak kir lekesine odaklanmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genesis ᴮˣᴮ
Fantasy[TAMAMLANDI] Tuhaf tiplerle dolu hapishanede danışmanlığa başlayan William, aynı zamanda deli bir bilim insanı olan babasının inşa ettiği gizli laboratuvarda zorlu bir yolculuğa çıkar.